7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1147
Okunma
I
bir ışık huzmesini andıran gülüşünle
bahtıma yıldız gibi doğduğun ân’ı dinle;
med-cezir’in esrarı yansıyınca özüne
uysal duran denizler nasıl taşarsa öyle...
har’ı ile güneşin iç yangını yaşarken
çölde suya kavuşan nasıl koşarsa öyle...
baharın bûsesinde cemre ile tanışıp
aşka düşen ırmaklar nasıl coşarsa öyle...
bir hayal ikliminde mahsur kalınca yürek
vuslatın gül nefesi nasıl kokarsa öyle…
maşukunun özlemi gönlünü saran aşık
geçit vermez dağları nasıl aşarsa öyle...
infazını bekleyen bir idamlık mahkuma
sultanlık sunulunca nasıl şaşarsa öyle...
II
güneş batıyor gibi çekilip de ufkumdan
firakın ateşini yaktığın ân’ı dinle;
hayat damarı kopmuş can çekişen civan’ın
damara dargın kanı nasıl düşerse öyle...
muhabbet bahçesinde şakıyan bir bülbülün
koparılınca gülü nasıl küserse öyle...
derya’da yakamozla saklambaç oynuyorken
sudan alınan balık nasıl yaşar(!)sa öyle...
umudun özlemiyle ışıyan ufukları
amansız bir karanlık nasıl basarsa öyle...
şırıl şırıl bir şiir tutturan aşk pınarı
kuruyunca kaynağı nasıl susarsa öyle...
yusuf’un aşık kalbi yanar firak narında
kor ateşe düşen can nasıl pişerse öyle…