5
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1019
Okunma
İşte bu yüzden kaybettik,
geveze isteklerimizi dahi unutup
’seni seviyorum’ der demez.
Hafiften esse rüzgar,
bir intihar daha susabilir ellerinde;
benim olmadığımı bile bile!
Çekirdekleri yere atanları döven bekçi gelebilir,
sensiz bankların ilk hali gözüme geldikçe
su fışkırtan bulutların ellerinde.
Gözlerin
sensizliğin acısında akreplere sunabilir cenneti,
pamuğa elleri değen on yedilik bir kızın
sandıkta sakladığı yeşil mendili gibi!
Bir yıldız daha kayabilir,
hatta şimdi
hiç olmadığına inanmak istercesine,
çekebilir ruhuna paslanmış hasret dilekçesini.
Kaldırım taşları çıkabilir yerinden
kırılabilir bir erkeğinde yüreği,
senin olmadığını anlatan kırk beşlik plaklar gibi!
Şiir yazabilir birkaç şair,
şiir olabilir her söz;
sen inanabilsen, sanki
şiir susturan vuslatları sakladığın yüreğine
şiir doluşabilir.
Yani yanarken,
yüreğimizin sobası alev alev
katılabilir günahsız hayallerimize Ulucami’nin haçlı penceresi.
Hafiften sussa aşk,
bir hasret daha bölüşebilir ümitlerime,
artık olmadığını bile bile!
Hiç de ağlamaz Ermeni usta,
Yorgo rakı sofrasında dünyayı kurtarır saf saf;
birkaç da mezesi gecelik kayme olan İstanbul aşiftesi.
Ah dengi dengine canım, dengi dengine!
Van Gogh dahi gelse soyamaz senin gibi
bir delinin yürek ucundaki keçinin derisini.
’Ne de olsa hiçbir aşk kahraman sevmez’ derdi
mahallemizde ki Kürşat ağbi.
Bundandır takmıyorum
çoktandır şairliği.
Şimdi nasıl eserse essin rüzgar,
artık sana yazıların şiirlerin hepsi geveze,
hepsi sevgiye bedelli.
5.0
100% (11)