6
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
2227
Okunma

“Biz şimdi hangi korkuya dönelim yüzümüzü”
Yağmur döküyor göğüm/yüzümün alaca efkârından
Çiğnenmiş bir memleket baş ucumda depremli/ üşümüş, aç
Ölümden başka ne kâr’ı var…
Ey toprak!
beyaz yankısıdır ömrümün
al beni s/akla
iki kulaç mizânında
kerpiç kerpiç yıkılırken gökkubbe
ve usul usul alıştırırken artçıl kendine
beni de göm ayrılıkların o buzdan eşiğine….
uzak kışlarında anadolu’nun
kül rengi akşamlarından birine
karışıp sâlânın şerbetine/delişmen cesaretimle
bir zülüfün ıslak salınımınyla ört yalınlığımı yalnızlığınla
nasılsa şafağından bahsedemiyoruz
vâkur memleketlerin…
nefti suslar yutkunuyordum
avuçlarımda çocukluğumu saklarken
evet bu bendim
bulutların nemini teninde biriktiren
boğazında boğumlarla yaşayan
iki dal kırığı ufacık elleriyle soluğunu yüreğine bastıran…
söndü hêvi eyvah!
kan salkımı akınca coğrafyama
diyâr’ımın çuhasına yaban düştü/ kara insan
kuşların akça gagasında yazıtları talan
ve eğilip öptüm hüznümün yongasından
bir hayaldir artık memleket
fotoğraflarda suskun ve solgun bakan…
yas tutan bir kadının lirik alfabesiyle
yazıyorum mezar taşımı
kar örtülü çınar yapraklarından bir kaside:derûn
nenni damıtsın eteklerime
kırağı ağzından
sussun alevli hece
devrik sükûnetime…
hârlara düşen yüreğimden
kar yürüsün kirpiğimin boşluğundan
ince ipine taa urganımın
yokluk düştü gazelime
ölmeliyim…
ayaklanır mı dersiniz coğrafya /zılgıtlar düşmüşse serçelerin dudağına?