27
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1686
Okunma

dayasa ay soluğunu tenime
bir kıpırtı iniltisi yaklaşır gölgeme usulca
ürperir içim dolunayın ışığında
bitti güz ayların esintisi zeytin dalındaki yeşilinde
göç etti göçmen ayaklarım artık bu şehri…
susuz kaldı boğazımda birkaç damla nefes
ve tükendi…
ne çok kabahati vardı halbuki şımarıklığının
donmuştu ellerimde hayatım bir çırpıda
soluğumun en derin çiziklerine endamın yerleşti misafirliğinde
hiç istememiştim ansızın gelişini
nasibim düştü avuçlarımdaki yarıklara
bir satırlık dizelerde zar atım yalnızlığın kelepçelerine
yokluğuna alışmışken şafak vaktini kilitledi adımlarım
hiç olmadığım kadar özgürdüm
gece doğdu aydınlık berraklığında mavinin kuyularında
en cömert döngü yırtıldı nefesimde
çığlık cam kırıklarında noktaladı veresiye hayatı
çıkrık sesinde çöreklendi hain gözler
pusu kurdu yoksulluğa çömez dakikalar
ve nedendir…
kasımpatların yaprak kıvrımlarını saydım
dün gece cırcır böceklerin nağmelerinde
andım yine yad ettim döküntülerimi topladım yüreğimden
megafondaki şarkıda ince sızım çaldı sabaha kadar hasreti
tan yerinin aydınlığında çöpe attım anıları
saklambaç oynuyorum yine yalnızlığımla
elma dersem çık / ayva dersem çıkma
ay dayadı soluğunu bir zerre kadar /oracıkta bitti yalnızlığım…
n.altın BİNGÖL 15/09/2011 Ereğli
5.0
100% (24)