15
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1616
Okunma

Belki bir vedadır şiirlere yağan eylül
değeri bilinmiyorsa anlaşılmıyorsa
neden yazar ki kalem
yazık değilimdir beyaz kağıtlara
geçtim en ufak taktirden
görmedim ruhumdan döküleni anlayanı
yapmasak adımız görünsün diye yorumu
okumadan dinlemeden şiiri ....
Güneşe ne oldu
Bu sabah doğmayı mı unuttu
Bu karanlık hayra alamet değil
Rüzgârın uğultusu
Kulaklarımı tırmalıyor
Şimşekler çakıyor
Tenim ürperiyor
Duvarlar üzerime üzerime geliyor
Pencerelerde buğu ağlıyor
Gözlerim boşluğa asılı kalmış
Kirpiğimde senden kalan bir damla
Gidişinin ardından bana hatıran
Bir Nisan yağmuruydu
Seni bana taşıyan
Aklımı başımdan alan
Kalbimde kelebekler uçuran
O mahcup bakışmalar
Belki de bir yok oluşun başlangıcıydı
Ya da destansı bir aşkın habercisi
Her şeyden habersiz bakışmalar
Birbirine kenetlenen gözlerimiz
Bilememişiz
Bilmemişler yazgılarındaki karayı
Birbirine dokunan ellerimiz
Hiç kopmayacakmışçasına
Yasaklı bir sevda seli
Başlarımızı döndürendi
Ve şimdi
İnce ince bir Eylül yağıyor
Yokluğunun harına
Sevgi selleri aşamadı
Vefasızlık bentlerini
Geriye kalan sadece
Kederler içinde gam selleri
Ela gözlerim nasıl unutacak
Sevgi dolu bakışını
O sıcacık seslenişini
Kızdığında defalarca adımı anışını
Gelme boşuna
Bir harabeydim
Küllerinden doğan bir Anka oldum
Şimdi ne kül ne sel kaldı
Yine üzerime sessiz sessiz bir Eylül yağıyor
Yüreğimde ince bir sızı
Ruhum ıssız zindanlarda
Şiirlerim veda seremonisinde
Kalemin yas tutuyor
Kâğıdım isyanlarda yokluğuna
Sevgim hapsedilmiş manastıra
Nisan yağmurları seni getirendi
Eylül yağmurları ise alıp gitti
Elveda sevgili elveda
Hadi son bir kez el salla
Gülümseyerek uğurla beni
Yaşlar yakışmıyor o güzel gözlerine
Sus sevdiğim sus
Bırak gideyim bu acı girdabından
Buz kesti sensizlikte yüreğim
Tenim kavruluyor cehennemlerde
Elveda yürek sızım elveda
Dost kalemden akan
Havanın basıncı, nazlı dağın karları.
esen yeller, kalbimize taht kuran türküler
ve daha neler neler…
Ya gözlerin gördüğü ayrıntılar
ya kulakların duydu farklı sesler…
Hepsi bir etkidir gönüllerimize,
iç yaşantılarımızın bulutlarından
yağmur misali dökülendir nağmeler.
Gümüş denen erdeme sevdalanmak,
iyi algılamayı bir şiar edinmektir asıl mesele.
Sonrasında gelir engin düşüncelerin o tılsımlı hüneri…
En nihayet seslerin uyumunda bülbül edasıyla
ikram etmek ne güzel bir zenginliktir
Öyle değil mi!
Bazen kanatsız seyrederiz gökyüzünden deryayı,
öyle bir hayal ki bu;
bir çırpıda yorulmadan dolaşırız koca dünyayı… Ahmet BOZTAŞ
*
Geldiğin gün gibi kal yüreğimde...
dal gibi ince ve narin,
kelebek kanadı
Kırılgan yüreğimde
geldiğin gün gibi kal...
Kırıp dallarımı
delip bağrımı
kanlı gömleklere sarıp attığın
Sinede binbir delik açtığın,
gittiğin gün gibi kalma...
Gül Şehri
5.0
100% (17)