12
Yorum
3
Beğeni
4,7
Puan
2304
Okunma

(Dilim puslu bir bıçak şimdi… Ardı arkası… Sırrı, fıtratı olmayan… Sevdim mi evet… Sevdim Elham…)
Kerimine gizlenmiş bir hatıradan arda kalan suremsin
Dilim kırk kere yorar ismini
Kırk bir sen demektir…
Benim azabımda cennetten kovulur senim
Tenin tuzdur… Kirpik uçlarımca toplanan
Saçların gökpuludur, saçların ey yar boyun borcumdur
“Oku”
Kan kaftanıyla duruyor ak ayrılık
Bense sensizliği ateşe sarmışım
Dumanı tüter başucumda yanan gölgenin
Aynalar kırkıncı kırıklığın kırk birinci ayında
İlmeğe geçirilmiş umut kıyımdadır
Resimler çerçevesiz hayaldir şimdi
Kuşandıkça ıssızlığı yokluğun
“ Duy”
Günahına girdiğimiz ne ola
Nem var gözlerimizde sardunyaların kanı bu
Avuçlarında umutla sulayamadığın
Sevmeler; kevaşe koyunlarda son bulma yalnızlığında
“anla”
Dudaklarından dökülmeyen her elvedada
Göm koynunu fütursuz aldanışlara
Yakarlar elbet her aşığı aşkının kendi kucağında
Gidenler, sonuna geldiklerinde git diyebildiklerinin başbaşalığında
(dilim sus’lu bir bıçak şimdi… başı, sonu… gerçeği yalanı olmayan… bitti mi evet… bitti Elham)
Ve…
Âmin şaraptan bir yudum aldıktan sonra söylenir…
Amen !
NeNa
Ondokuzeylülikibinonbir
5.0
93% (14)
1.0
7% (1)