0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1363
Okunma

zordur öteli olmak yaşamı omuzlayan bakışlarla ya da ötenin ta kendisi
her savaşın bizzat tanığı yahut namluya gül uzatan küçük adımlar
tarihte yazmaz benim parmaksız ve dilsiz bir çocuk olduğumu
üstü çizilmiş ve boğazlanmış dillerden az çok güne sızan orta çağ kalıntısı
aşkların derin yarasından gülümsemek ve çiçeğe durmak bahar sabahında
inadına gözyaşlarından bulut, her çocuktan bir güneş doğurmak dünyanın kucağına
ve gülü oldurmak için şiirle sulamak kayaları
bilirsiniz her dal anaç bir ülkeye benzer kuşların yorgun kanatlarına
ve havalanır sınırsız gökyüzüne özgürlüğün çığlık çığlık çizgileriyle
geride kalan siyah bir kenttir ve yoksun aşklaşmış dudakların ateşinden
asıl beni o zaman görmelisin böğrümde usulca sızlayan bir kılıç yarası
ve rüzgarla savaşan bir atın korkunç naralarıyla geçerim ölü kuytuları
türkümü tırnaklarımla yazarken bir gazelin kavruk ve kahırlı ayasına
beni tek koruyacak şiirdir yani hiç anlamadığım dillerde yorumladığım kendim...
uzun uzun yürümeli şimdi ırmaklara ve ulamak için damlayı suya
bu düğüm hangi çocuğun zorlu yazgısında kutsanmış bir bayrak gibi durur
sonra bir şey daha var tanımlayamadığım sessizlik boşluğun intihar didikleyicisi
dizilmiş mor mor boncuklar gibi yaşamlar enine boyuna çarşılara
bir yandan gizli bir bahçede kaybolurum yalnızlığa çatılmış gün batımları
çözülmüş avuçlarımdan bir ay kesiği kanaması ulurda ulur neredesin ey erinç
çırılçıplak uzanıp aynı sularda durulansaydık seninle...
Onsekiz Temmuz İstanbul__Ünal Yiğit