0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1535
Okunma

bir resmin cephesinde kanamalı düşadam
ekime basınca ayağını düştü düşten
ekim de ekim yani
kuşlar dallardan ardı ardına kırılıyor
gittim biraz anılarda kalan ilk yaza doğru
kiraz dalında yeni günün yeni gelen türküsü
suya, buluta, güneşe...
haydi yağmur dinince yüzümüzü serelim
ıslak bir virgül gibi
dizge dizge yokuş hep yokuşa doğru
ki zaten biz
ne zaman yazınsasak geç kalmışızdır birine
hem sözde hiç bir yerde anımsamıyor kendini
durup durup iki sevgiliden diğeri
ortak üzünce bulaşmış bir şiiri unutuyor unutuyor unutuyor
sanırım bu günlerde herkes her yerde
hiç gocunmadan
hürriyeti ve aşkı da uzun uzun unutuyor
benim aşk dediğim her şiir hürriyet’tir.
yani gözlerin
gözlerin, gidene en büyük hürriyet’tir
öyleki kadınım çağımız birazda
görmemek, duymamak, aşksamamak çağı
yani bir bıçak bir güle değse toprak acımıyor
ve ben bütün bunları niye düşünüyorum bilsen
ah bilsen...bilme ağırdır çünkü
iki omzunda sabah akşam dünya ile dolaşmak
yanlış bir dilin çizgilerine konmak ağırdır
bunca yanıtsız soruları götürdüm işte oraya
o güvercinler ülkesine
nasıl olsa bir yanıtı yoktu ne de bir yankısı sesin
boşluk kuşkusuz enine boyuna benim yurdumdu
çırılçıplak yürüdüğüm
ne zaman hürriyet ve sen desem
aşk desem, şiir desem, barış desem...
Sekiz ekim 05:10 __İstanbul___Ünal Yiğit