13
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
3845
Okunma

Seri olsun istiyorum şöyle dört-beş şiir arası
Zamanı, maddeyi, ruhu, aşkı ve nefesi yoğurası, yorası
unutulmuş, eski bir tını gibi
kirli sarı yapraklar arasından,
izbe taş duvarlardan,
tozlu raflardan,
gecenin karanlığından
sıyrılıp düşerken
şakaklarıma siman
işler bilinenin aksine zaman
çeker asırlar bir katre,
belki bir asırdır; Her saniye
yoğrulur sır,
ışık değmemiş gözlerinde;
Söylenir sadece,
yılkı duyguları bozkıra sürükleyen
dağların ulu zirvesine poyrazlar estiren sitare;
An gibi hissedilir içimizde
ve hissedildiğinde çoktan gitmiştir bilinmezine
ne Dante’nin bakiresi
ne de Ferhat’ın Şirin’i gibi güzellik abidesi
bir an ile bir ömrün özetlendiği
zindanı an’da kurgulayan kaderin Nemesis’i
çözüp buzları iz olur mu kar çiçeklerine gözleri
dokunsam benliğim teninde umarsızca erir mi
çığlık çığlık bir tanıdık ismiyle
bulmak için yolumu
bağırıyorum adını kendimde
çıkılır mı bu kırılmadan ışığın olmadan Sitare
Anladım ki sensiz her şey eksik ve öksüz
bir boşluk ki kulaklarımda notasız ve sözsüz,
düşsem unutulmuş masal sevdalarına
sana giden yolu tarif eder mi Kaknüs
her rüzgar senden,
her yol sana gider biçare
hüküm sende,
çare sende
uz sende,
yazılmaz;
aciz kalır kalem,
yalnız kalır kağıt
yitik ozan türkülerinde ancak
destanlaşır bu ağıt
tamamlanmamış şiir gibi öylece yarım yamalak
sana koşuyorum, unutup tüm bildiklerimi çırılçıplak,
bir sevdadır gökte Sitare İlmik ilmik dokunan
ve her bir ilmiğinden binlerce şiir okunan
/ütopik bir düştür gözlerin gül yapraklarında
aşka gülüştür varlığın Sitare dar ağaçlarında/
…
5.0
100% (9)