6
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
1793
Okunma

ey yabancı!
gel berime / uzak durma öyle
yaklaş ve dinle ezgimi...
uzaktan bakınca anlaşılmaz acıların derinliği
benim ülkemde ırmaklar deli akar
denizler hırçındır
ve dağlar gökyüzüne yakındır
benim topraklarım da coğrafya kıskanılan bir romandır
akan suyun sesini dinledim
zihnimdeki karıncalanmayı dindirdim
çaresiz olmamayı denedim hep
-ben bu kadar az değildim-
sen soruyorsan ki bana;
’nasıl nefes alabildin?’
önce biraz umut çiçekleri yetiştirdim
sabır umudun annesiyse
ben taşın suyunu çıkarmalıyım dedim
dertleşmek istiyorsan dert çoktur, hangisini derim!
benim derdim dert değil
senin dertsizliğin kime derttir?
kalbi sağırlaşmış dilsizlere ne denir?
d ü ş ü n ü y o r u m !
bir kelimenin bıraktığı titreşim
ve yarattığı bu sancı
tek bir kelimeyle bilmem nasıl özetlenir
a n l a m ı y o r u m !
saatlerce/günlerce düşünüyorum
sessizlik okyanusta bir dalga gibi ahenkli olmalı
çıkar at gözlüklerini yabancı!
görmüyor musun yolcular bir mısra gibi
ve yol biten bir mürekkep şimdi
katledilmiş o şiirin izini sürüyorsun sen
bense çocukluğumu özlüyorum
önce sert bir şamar gibi hafızamda inliyor
sonra raks ediyor festival coşkusuyla geçmiş günlerim
bu siyah gece ruhumu kuşatıyor
alacakaranlığında beynimi kemiriyor düşler
ebruli güne diz çöküyor ve teslim oluyorum
sen sorularla aklımı bulandırıyorsun
düşünmekten ne zaman döner insan?
bilmiyorum, ben dönemiyorum, belki yorulursam geçer
aşk nedir diye bana soruyorsun
aşk bir ütopya şimdiki zamanda, kırık kalpler için
‘uzak kederler’in hiç gidemediği o kayıp dünya
kaos ninnileriyle uyutulmuşsun sen
don kişot’un yel değirmenleriyle avutulmuşsun
oysa bu dünya kafa tutmak için doğru yer değil
sen de avuçla ateşi güzel kardeşim
yanmıyorsa elin bizdensin
huzuru sakla içindeki o kor kızıllıkta
diyorum ki sana;
aramıza
h o ş g e l d i n . . .
fulya/nisan2011