0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1104
Okunma

gecenin rengi yetmiyor bazen sevdiğimizi sanmaya
yağmur gözyaşımızın yerini bir türlü tutmuyor
ve hiçbir fotoğraf aklımıza kazınmış anın yerini almıyor
kırmızı rengi hiçbir zaman kabuslarımızdaki gibi bulanık olmuyor
hiçbir zaman, zaman uykusuzluğumuzu alıp götürmüyor
ve hiçbir cümlemiz bir türlü noktayla sonlanmıyor
oysa yalanlarımızla gerçeklerimiz arasına sadece adımızı yazıyoruz
hayatı kendimize has bir oyun bahçesi sanıyoruz
ama ismimiz bu hayatın mastar halini bile aşamıyor
renklerle olan derdimiz lunaparklardan geliyor belki
belki de gökkuşağının sonunda bir türlü altın bulamayışımızdan
yahut basit bir körebe oyununu kaybetmiş olmaktan
peki kazandığımız tüm yarışları topladığımızda
kaçtığımız savaşların yarısına bile denk gelmediğinde
bulut olmayı neden seçemiyoruz
kader demeye korkarken dilimiz
iki dudağımız değemiyorken en sevdiğimiz kelimelere
nasıl değecek en sevdiğine
soru işaretleri ve noktalı virgüller esir alırken yüz hatlarımızı
gülümsemeyi rol kabul etmiyoruz
ama anlamadığız şeyler arasına zaman zaman korkutuyor olmak da ekleniyor
işte burada bile anlayabiliyoruz kaybetmeyi
çünkü kendi kelimelerimiz bizi alt ediyor
tüm ayıklığımıza rağmen onlar bizi sızmış yakalıyor
"cesaret"in yolu korkmamaktan geçmiyor işte
korktuğunu belli etmemekten geçiyor
bizim elimizde de koca bir hayal kalıyor
hayal demek yetmiyor korkuyla heves arasında dengeyi sağlamaya
ama yine de insan hayal et demek istiyor
kapılardan duvarlardan hayatlardan mağlubiyetlerden geçiyor "hayalet"
giremediğimiz her yere girme isteğimiz oluyor
dokunamadığımız her ele bizim yerimize dokunuyor
beceremediğimiz her yaşamda bizim yerimize ölüyor...
noktalayamadığımız cümleler varlığıyla
bizim yerimize noktalanmış cümleler yokluğuyla
ve en önemlisi kalbimizdeki acabayla şeklalıyor hayalet...