0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1083
Okunma
e şimdi bi harput türküsü kadar yakmaz ya hiç bişey içimizi,
açıklar belki bu da, hatırlamak yerine ağlamayı seçişimizi...
ve herşeyi ulu orta yapmakla delikanlı sayılan kaderimizi
yalnızca gözyaşımızı yalnızlığımıza boğarak yeniden yazarız...
üç noktalarım sıklaşırken,
terli terli soğuk su içmeye müptela yaşadığımı farkediyorum
farkettikçe yastıklarıma sarılıyorum
farkettikçe yazdıklarıma sarınıyorum...
iki cümlem arasından trenler geçiyor,
ve kondüktör bir bir ayıklıyor ömrümün kaçak yolcularını
diyemiyorum bırak diye,
hatıralışıyor vagonlarım zihnimde böylece...
başlamak bitirmenin yarısıdır da,
başlamadan bitirmek hayal kırıklığının tamamından fazla mıdır?
ya da sormak yerine şöyle desem;
anlamak insanın hastalığıdır...
"Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi.."
diyen adamın arkasında ne şiir yazsak yanlıştır
ama söylemezsem bir daha söyleyemicem
diyerek çarpıyor yüreğim...
işte o sokaklarda geçerken hayat,
ne zaman yere değecek olsa dizim
"dizlerini mahvetme pantolonun" diyen annem gelir gözümün önüne de,
bi türlü o çocuk gelmez yerine...
işte ulu orta yapamadığım herşeyimle,
ve gerekirse düşmek olan kaderimle,
bi de yüreğine kumar oynayamayan sözlerimle,
terlemişim yine; su içiyorum soğuk soğuk
ne olur ateşim çıkarsa başımda bekle anne...