1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1739
Okunma

İstasyonlar bilirim!
Taş duvarları küfürden nasır tutmuş,
Kaldırım taşlarında kahır yüklü yolcuların ayak izleri kurumuş,
Soğuk kış gecelerinde saklı, bekleme salonlarındaki hikâyeleri,
Giden yolcuların hüznüyle baş başa kalır sandalyeleri.
Kirli duvarları imzasız şiirlerle süslü,
İstasyonlar bilirim!
Çocukluğumdan, yorgun bir akşamüstü…
Gecenin bir yarısında dolup taşan,
Kahır yüklü yolcuları her yaştan,
Şehirde, kasabada, köyde, bozkırda ve bir dağ başında,
İstasyonlar bilirim kim bilir kaç yaşında…
Ve trenler bilirim!
Renk, renk; Kara, Mavi, Kırmızı boyalı
Bir omuzu gurbette bir omuzu sılaya dayalı,
Ben yorgun, onlar yorgun, yorgun akşamlarda sıra, sıra
Trenler bilirim!
Çocukluğumdan kalan acı hatıra.
Gözyaşıyla ıslanmış mendiller sallanır penceresinde,
Trenler bilirim!
Kahır dolu yolcular var içerisinde…
Yolcular bilirim!
Ekmek kavgasında, gençlik sevdasında, sıla tasasında,
Yanık türküler söylerler bir gurbet havasında.
Yüreğinde Ayşe’lerin, Fatma’ların sevdalarını saklayan,
Yolcular bilirim!
Gurbette sılayı sayıklayan,
Sıla ana, sıla yar, sıla yavuklu, sıla evlat,
İstasyonlar, trenler, yolcular,
Dönüyor dünya, dönüyor gurbet, dönüyor sıla,
Galiba bu olsa gerek,
Bakıp da göremediğimiz acı hayat.
Birecik – 4 Kasım 1998
Yüksel Erentürk YILMAZ
5.0
100% (1)