17
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
2064
Okunma

donuk gögün yalnızlığına kurulan aynalarda
mavi bakışlı geceyim sallanıp duran uykularınıza
kıyılara saklanan nefeslerinizin kokusu sinmiş isime
korkular siyahları bırakırken boşluğunuza
size binlerce kez baktım ah
ve aktım bozbulanık su gibi
ruhumun cehennem ateşi bıraktı
mezarlarınıza karanfilleri
şaşkın baktı duvarlarınızda güzelliğiniz
içinizden vız diye geçerken çocukluğum
ne düşündünüz öyle derin bilmem
sofranız da bana da yer var mı
yağmurun çiseliğinde bir çiçek keyfince döktü yapraklarını
gündüz esneyerek tüketti geceyi ve
çağırdı mesafeler adımlarımı kapınıza
en dar vakitlerime gidip geldi günleriniz
değişmiş bu kentin ölüm fısıltıları
yapayalnız üzümlerin sesini duyuyorum
hiç kan sızmıyor tenlerinden toprağıma
ne çabuk geçti karanlıklar
güz çığlıklarını toplayıp
yalnızlığa...
artık kimsesiz değil soğuk taşlarda gölgeler
günahlarını yokuşa sürdü sol yanım
düşünceleri çekilmiş yürekler konuşsun benimle
ve sevişsin ağızsız umutlara iz bırakanlar
ki odamın sıcaklığında sağır değil güneş
sarıya çalıyor selamlarımın rengini
bakın ışıyan yüzleriniz kararlı bir zamanla
gezdirin dudaklarınızı kök vermiş yaseminlere
mor dağlarda boyunları titremeyle uzanır
sarın bir aşkla ölümsüz heyecanlarını
bana sessizce bakan yorgun ay
yaşamın beyazı sildi gözyaşlarımı
gülümse çocuk edasıyla
biraz daha diren saygısızca da olsa ölüme
kaç yıllara kaybolan sevdalar
suskun kılıflarından ürkek suratlarını çıkardı
ne olur ay
sığdır bedenine dört yanlarımı
yoksa yeryüzünde kendini kaymetmiş
yosma olur bütün suçlarım
kimin umurunda yitirilirse nefesim
NOT:şiirimi güne layık gören kurul üyelerine ve yorumlarıyla katkıda bulunan şiir dostlarına teşekkür ediyorum
saygılarımla.
5.0
100% (18)