7
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1101
Okunma
sabahı erken vurdu saat durgun sulara
oysa gece aklıyla tuzaklara düşürülüşümün kaçıncı anı
anladım güneşi parçalıyorlar ellerime konan yorgun aşklar
pencereme dökülen eski yağmurlarda diniliyorum sesini
paslanmış saatlerden dökülüp gelecektim hani
denizimin hüzün çoğalttığına bakmayın siz
hayat acıtırken sırlı noktalarımı
sadece bir kaç adımım vardı
gelecektim
şimdi
rüzgarın sesiyle buğulanırken gözlerim
karanlıklara akıyorum
yüzüme vuran her mana yıpranırken
geceyi erken bitiriyor düşünüşlerimde incecik aydınlığım
sevdanın tenine ateş giydiriyor vakit
kalbimde yıkık susmalarım hep diyor
daha gidilecek uçurumlar var
şehrin ortasında sarılırken ay ışığına
bakmıyorum kanayan izlerime
düşlerden ırak bir kendimim
saklarım geçmişimi sürüklendiğim iklimlere
ki
hala ölmemiş şarkılarım var
kurumuş ağaç gibi kalma gözlerimde adam
gizli dalgaların vucudunda dinlenen rüzgarım
bulutlarım hep vardır
ve hepsi de sönmüş ışıklar kadar siyahtır
ruhumu uzaklara taşıyan zaman intikam alırken
dalgınlığımın içinde ne çabuk büyüdüm
ki
nasıl perişanım bekleyen üşümelerimde
sakın sende sorma adımı Anne
korkunç yalnızlığım
sessizliğin titrek elleriyle uzanırken
öpemedim dudaklarından aşk
bütün gürültülerle koş gövdemden
derin dehlizlerde ışığın yok
ben kendi gölgeme düşerim
5.0
100% (6)