23
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1965
Okunma
………………………………………………………………………………..
GÜLDÜR GÜL
Seyrimde bir şehre vardım
Gördüm sarayı güldür gül
Sultanımın tacı tahtı
Bağı duvarı güldür gül
Gül alırlar gül satarlar
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı pazarı güldür gül
Toprağı güldür,taşı gül
Kurusu güldür, yaşı gül
Has bahçesinin içinde
Servi çınarı güldür gül
Gülden değirmeni döner
Anı ile gül öğünür
Akar suyu döner çarkı
Bendi pınarı güldür gül
Ak gül ile kırmızı gül
Çift yetişmiş bir bahçede
Bakışlar hâra karşı
Hârı, ezkâr-ı güldür gül
Gülden kurulmuş bir çadır
İçinde nimeti hazır
Kapıcısı İlyas Hızır
Nân-ı şarâb-ı güldür gül
Ümmü Sinan gel vasfeyle
Gül ile bülbül derdini
Yine bu garip bülbülün
Ah-ı figanı güldür gül
ÜMMÜ SİNAN
Ümmi Sinan veya gerçek adıyla Yusuf (İbrahim) Antalyanın Elmalı ilçesinde doğdu. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Hayatı ile ilgili yapılan araştırmalardan bazılarına göre 1563-1567 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir. Doğum tarihi farklılık arz ettiği gibi gerçek isminin de farklı olduğu ileri sürülmektedir.
Bazı kaynaklarda gerçek adının İbrahim olduğu belirtilmektedir. İbrahim Ümmi Sinan olarak kabul edilen eserlerde ise, yaklaşık bir asır önce yaşadığı ve ölüm tarihinin de 1568 olduğu ileri sürülmektedir. Dolayısıyla zaman itibariyle arada çok önemli bir fark vardır. Ancak, gerçek adının Yusuf veya İbrahim olması ve yaşadığı iddia edilen dönemler arasında bir asır gibi uzun bir zaman bulunmasına karşılık, kendisine atfedilen şiirler, farklı iki kişi olma ihtimalini akla getirmemektedir. Tasavvufla ilgili yazılan eserlerde ve bazı mahalli araştırmalarda Yusuf adının daha çok kabul gördüğü anlaşılmaktadır.
Yusufun (İbrahim) doğum tarihi kesin olarak bilinmediği gibi, görmüş olduğu eğitimi hakkında da fazla bilgi yoktur. Ancak, özellikle onun yetiştiği dönemde Elmalının önemli bir mevkide bulunması, burada mevcut olan medrese ve kütüphaneler göz önüne alındığında bir ilim irfan merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Buradan hareketle iyi bir eğitim gördüğü tahmin edilebilir. Ayrıca, aralarında Niyazi-i Mısrî gibi ünlü talebelerinin olması ve bunların eserlerinde hocalarından övgüyle söz etmeleri de kendisi hakkında daha fazla bilgi sahibi olma imkânı vermektedir.
Anne ve babası hakkında da yeterli bilgiler elde yoktur. Sadece Süleyman ve Selami Halil adlarında iki oğlunun mevcudiyeti bilinmektedir. Medrese eğitimini gördükten sonraki dönemde Halvetî büyüklerinden olan Şeyh Eroğlu Nuriye bağlandı. Medresede ilimle meşgul olurken buradan ayrılıp tasavvufa yönelmesinde gördüğü bir rüyanın etkisi olduğu belirtilmektedir. Bu şahsın vefatından sonra da yerine geçerek insanları irşat etmeye başladı.
Şöhreti saray çevresine kadar yayılan Ümmi Sinan, gündüzleri kendi ismiyle anılan medresede ders verdi. Geceleri ise zamanını tasavvufa ayırarak vaaz ve nasihatlerde bulundu. İnsanları irşat etmekle meşgul olurken çok sayıda şiir kaleme aldı. Şiirlerinden oluşan iki eser vücuda getirdi. Tahminen doksan yıl gibi uzun bir ömür yaşadıktan sonra bazı kaynaklara göre Elmalı ve bazılarına göre de İstanbulda vefat etti (1657).
Yunus Emre ve Mevlânânın takipçisi olarak kabul gören Ümmi Sinan, şiirlerini daha çok aruz vezniyle yazdı. Ayrıca hece vezni ile de yazdığı şiirleri vardır. Şiirlerinde kendi anlayış ve düşüncelerini, tarikat anlayışını dile getirdi. İnsan, varlık, ilâhî aşk gibi temalar üzerinde durdu. Yazılarında sade bir Türkçe kullandı.
Çok yönlü bir insan olan Ümmi Sinan, yazılarında gerçek adını kullanmayıp mahlas olarak Ümmi Sinanı kullandı. Alim, müderris, şair, mutasavvıf ve ahlâk adamı olarak tanınıp şöhret buldu. Bu özelliklerinden ötürü zamanında çok sevilip sayıldı. Yunus Emrenin bir takipçisi olarak; ilâhilerinde İslam tasavvufu, aşk, yaratılış, varlık ve bilgi gibi konuları işlerken sade ama, önemli mânâlar ihtiva eden ifadeler kullandı.
Ümmi Sinan ilâhilerinde kullandığı dil itibariyle tam bir Yunus takipçisi olarak ortaya çıktı. İlâhilerinde işlediği tema ve kullandığı dil, tanınıp şöhret olmasında önemli bir etken oldu. Birçok şiiri bestelenip dilden dile dolaşmaya başladı. kendisinden sonra gelen birçok şair ve mutasavvıfı etkiledi. Yaşadığı toplum ile bütünleşerek üstüne düşen görevleri yapmaya ve gerekli yerde insanlara telkinde bulunmaya çalıştı.
Risale-i Nur ve Son Şahitlerde ismi zikredilen Ümmi Sinanın birkaç beytine de yer verilmektedir. Bir sohbet esnasında Üstadın talebelerinden Sabri, Süleyman, Bekir ve Tevfik, kendi meslekleri ve Sözlerle ilgili niyette bulunduktan sonra, Ümmi Sinanın Divanını rastgele açtıklarında karşılarına; hak söz, nur söz, ifadelerinin çıkması hayret etmelerine sebep oldu.
Bu ifadelerle karşılaştıktan sonra eserin tamamını incelediklerinde, söz konusu ifadelerin sadece bu iki kıtada geçtiğini tesbit ettiler. Böylece hem kendilerinin şevki arttı, hem de Sözlerin hakkaniyetine ve nuraniyetine yordular.
Risale-i Nurun basıldığı Sinan Matbaası ve Hür Adam Gazetesinin sahibi Sinan Omurun Bediüzzaman ile ilgili hatıralarında da Ümmi Sinanın ismi zikredilmektedir. Bediüzzaman ve talebelerinin çok sıkıntılar çektiği, Nur Risalelerinin basım ve yayımı konusunda her türlü engellemelerin yapıldığı bir zamanda Sinan Omur, kendi matbaasında Risale-i Nurun basılmasını sağladı. Omur, Bediüzzaman Hazretlerinin;Benim üç Sinanım var: Mimar Sinan, Ümmi Sinan ve Omur Sinan şeklindeki iltifatlarını aktarmaktadır. (Son Şahitler, 1. C. s. 94)
Ümmi Sinanın Kutbül-Meani ve Divan-ı İlahiyyat adını taşıyan iki eseri vardır. Birincisinde daha çok tasavvuf ve yükselişe dair ifadeler yer almaktadır. İkincisi ise kaleme almış olduğu ilâhilerini ihtiva etmektedir. Türk-İslâm dünyasında önemli bir şöhrete ulaşmasında bu eserin etkisi büyük olmuştur. Bu eserinde iki yüze yakın ilâhi yer almaktadır.
……………………………………………………………………………………………………………………………………
)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-39-)(-)(
Gül içinde bahçe gördüm
Gül kaplamış gülüzarı
Gülden başa çelenk ördüm
Gül içinde buldum yari
Ol Nebi’mde gülü koklar
Gül kokuyor tüm sokaklar
O güller ne sırlar saklar
Gülden gelir aşkın narı
Kan kırmızı gülün al’ı
Kızıl,pembe gülle dolu
Gülle başlar aşkın yolu
Güldendir maşuk bizarı
Yaban gülü albas gülü
Sarmaşıkla kafkas gülü
Beyaz olan gör has gülü
Güldür şu ömrümün varı
Bülbül sevdalanmış güle
Gülden çeker imiş çile
Aşık güle bile bile
Gül sevdası onun hâr’ı
Dikeni olsa da gülün
Dalında bülbülü gülün
Asaleti Hâkk’tan gülün
Sevilmektir gülün kâr’ı
Gül anlattık güle güle
Hayrandır aşıklar güle
Sevdalar yakışır güle
Lüzumsuzum sil efkar’ı
Sadık Dağdeviren
Aşık Lüzumsuz
5.0
100% (14)