24
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2091
Okunma
……………………………………………………………………………………………………………………………….
GAZEL
Cihan-ara cihan içindedür aramayı bilmezler
O mahiler ki derya içredür deryayı bilmezler
Harabat ehline duzah azabın anma ey zahid
Ki bunlar ibn-i vakt oldu gam-ı ferdayı bilmezler
Şafak-gun kan içinde dağını seyr eyler aşıklar
Güneşde zerre görmezler felekde ayı bilmezler.
Hamide kadlerine rişte-i eşki takub bunlar
Atarlar tir-i maksudu nedendür yayı bilmezler
Hayali fakr şalına çekenler cism-i uryanı
Anunla fahr ederler atlas ü dibayı bilmezler
..................
HAYALİ
...............
On altıncı yüzyıl divan şairi. Kanuni Sultan Süleyman Han devrinde şöhrete erişerek padişahın teveccüh ve iltifatını kazanan şair. Asıl adı Mehmed’dir. Vardar Yenicesi’nde doğmuştur. Şiir sanatına çocuk denecek bir yaşta başlamış ve daha, genç yaştayken güzel şiirler söylemiştir. Memleketinde Haydari Şeyhi Baba Ali Mest’in talebesi olmuş, tasavvufu bu zattan öğrenmiştir. Daha sonra hocasıyla birlikte İstanbul’a gelmiştir. Hayali, İstanbul’da bazı tesadüflerle şiir ve sanat hamilerinin dikkatini çekmiş, sırasıyla Defterdar İskender Çelebiye, Sadrazam İbrahim Paşaya intisab etmiş ve İbrahim Paşa vasıtasıyla da Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından tanınmıştır. Böylece şair padişahın kendisiyle görüşmekten zevk aldığı, şiir ve sanat müsahipleri arasına girmiştir. 64 İskender Çelebi ile İbrahim Paşanın idamlarından sonra yıldızı sönmüş ve bazı rakiplerinin saldırısıyla hayli sıkıntılı zamanlar yaşamıştır. Vakur ve hakiki bir kalender olan şair, çok defa rakiplerine cevap vermeye tenezzül etmemiştir. Hayatının sonlarında kendisine Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından bir Sancak ve Bey ünvanı verilen Hayali 1557 yılında Edirne’de ölmüştür. Hayali, hayalinin zengin, lirizminin gür ve kuvvetli oluşuyla divan şiirimizin üstün şahsiyetlerinden biridir. Tasavvufla beslenmiş ince, zarif ve ahenkli gazelleri onu devrinin, Necati ile Baki arasında yetişmiş en büyük şairi mertebesine yükseltmişti. Divan’ı vardır. GAZEL Cihan-ara cihan içindedür arayı bilmezler O mahiler ki derya içredür deryayı bilmezler Harabat ehline duzah azabın anma ey zahid Ki bunlar ibn-i vakt oldu gam-ı ferdayı bilmezler Şafak-gun kan içinde dağını seyr eyler aşıklar Güneşde zerre görmezler felekde ayı bilmezler. Hamide kadlerine rişte-i eşki takub bunlar Atarlar tir-i maksudu nedendür yayı bilmezler Hayali fakr şalına çekenler cism-i uryanı Anunla fahr ederler atlas ü dibayı bilmezler
..............................................................................................
)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(((-40-)(-)(-)(
Niye geldik bu Dünya’ya onlar bir ibret almazlar
Fıtratımız kulluk üz/re erkân ve usul bilmezler
Beş çok büyük günah vardır niye bilmem kaçınmazlar
Cennet ister tüm gönüller cehennem nasıl bilmezler
Din üz/re bir sohbet olsa onlar hiç altta kalmazlar
Müslüman’ız derler amma abdest de gusül bilmezler
Ehli Umman anlatınca hûşu,huzurla dolmazlar
Dinlemeyi bilse bile sohbette fasıl bilmezler
Nefs’i hoşnut etmek için doğruya pirim vermezler
Güzel sözle avunurlar Hâk sözdür asıl bilmezler
Kavim kavim ayrılmışız sebebin nedir sormazlar
Bir Emr üzre haşr olunduk soy ile nesil bilmezler
Lüzumsuz’um sen şükr/eyle onlar tevbe şükr/etmezler
Karnımız hep doyar amma nerden bu mahsül bilmezler
Sadık Dağdeviren
Aşık Lüzumsuz
5.0
100% (17)