16
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2277
Okunma
"senin sesini, gözlerinin rengini unutabilsem
şu yaralı gönlümü avutabilsem ah avutabilsem"
yıkıldı duvar
dibinde yatan, kitâbesiz bir taşsın
enkazından ağmadı hayâlin
/gitmişsin bildim, yıkılmadım
ayrılık kelimesi yakmadı yüreğimi
poyrazı geçtim, kesmedi sıcağımı
alevinden kurtuluyor ruhum
solmayan Gülşen değilmişsin anladım/
dayadım sinesine başımı
hayatla vuslattayım
başladı aşk-ı muhabbetimiz
bilinmeyen karanlığına çarpa çarpa
korkmadan geçiyorum
dar kapıların ardına
bu köhne handan çıkıyorum
taze nefesler soluyorum nihâyet
çiçek, böcek, hava, su / yeşil, mavi, sarı
bir bebeğin gülüşüne uyanıyor beyaz
acı feryadımı, bitmeyen ıssızlığımı
sonlandırıyor
nicedir görmediğim tabiat
tövbeler tövbesi
bakmayacak gözlerim arkaya
vahayı bulmuşken
geçmişken sahrayı
aşk diye sunduğun ağuyu
içmeyeceğim bir daha
terk-i diyar eyledim hatıraları
susuyorlar birer birer
dalında, yeni bir yaprağa yer açıyor ağaç
yarın, adını taşımayan
kör karanlık heyelândan
el değmemiş, apak bir güne açılacak ömür…
/böldüm uykuyu böldüm
geçmişin ilmeğinde çoğalan
uyku rehâvetim çözülmekte
taş üstüne taş ör
kalmasın sesine sızacak yer
düş yakamdan, düş yakamdan, düş…/
cürufu yıkayacak berrak suyum, aynadır yüzüme
yıkandıkça yıkandıkça
zamanın nabzında çoğalacak mavi
yaşam sarhoşluğu başlayacak yeniden
bittin / gittin
rüzgâra karşı koşuyorum şimdi
Hâdiye Kaptan
c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir