11
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2674
Okunma

Nar-ı Beyza da yanar ruhum
Gül-i ruhsar’ına meftun gönlüm
Gülbiz bakışların cana şifa
Aşkına düştüm dil-ârâ
Ab-ı didelerin doldu sineme
Abad olalım gel gönlümü nuş eyle
Gülbün zar olur gelsen gönlüme
Şad eder hallerin halimi dil-şad
Aşkına giriftar oldum yetiş ey ra’na yetiş
Mihrabım ol yoluma ziya
Cevahir dillerin aklıma ziyan
Ah eder ruhum da hicran
Gül gönlüme bir kere
Doğsun iklimlerin baharı
Gülistan olsun zaman ve mekân
Melek…
Nar-ı Beyza: Akkor, beyaz ateş" manasında olan bu tâbir fizikte: 1800 derece kadar olan hararette erimeyen cismin sıcaklık hâli demektir.
Gül-i Ruhsar: Gül yanaklı
Gülbiz: Gül serpen
Dil-ârâ: Gönül avutan, gönül süsleyen.
Ab-ı: Su hayat veren su
Dide: Göz, ayn, çeşm
Sine: Göğüs. Sadır. Kalp.
Abad: Ebetler. Sonsuz gelecek zamanlar
Nuş: Zevk ve safâ
Gülbün: Gül yetişen yer, gül köşkü.
Zar: Kelimenin sonuna gelerek birleşik kelimeler olur. İsimlere eklenerek yer adı bildirilir. Meselâ: Lâle-zar Lâle bahçesi.
Şad: Sevinçli, ferahlı, memnun, mesrur, şen, bahtiyar.
Dil-şad: Sevinmiş. Kalbi hoş olmuş.
Giriftar: Tutulmuş. Yakalanmış
Ra’na: İyi, güzel, hoş, lâtif. Pür ve revnak olan.
Mihrab: Ümit bağlanan yer.
Cevahir: Çok kıymetli söz veya faydalı yazıl
Ziyan: Zarar, ziyan, kayıp, hasar
Hicran: Ayrılıktan gelen keder, sızı, acı.
Gülistan: Gülyeri, gül bahçesi.
Mekân: Yer. Durulan yer
5.0
100% (5)