askıntı her düşünce
işgal ederken usu
delice vurgunlar yedi
kadere boyun eğmiş delikanlılar

güneş uyanmadan
uyudu onlar
yare hasret düştü usulca elleri

filler çimene basar
deli bir çığlık duyulur
dağların yankılarında
yanar bir kader daha
alev kasırgasında

ucu yanık mektuplar kalır geriye
selam kokar kır çiçekleri
buğday tanelerinde düşerler toprağa
yeniden büyürler her şafak vakti
sarı başaklarda

göz yaşı ırmağı düşsede kibrinden
ana yüreği ıslak vadiler dolusu
kısır bir döngüde yine akşamlar
kızıltana selam durur
civan boylular

ve ıslak er gözünden akan
bir cana adak duygular
toprağın bağrında uyudular
ana kucağı gibi sıcaktılar

düşer her defasında acı bir figan
kahpe kurşundan yüreklere
adanmış her bir fidan
akşam üstü olmadan
uyumadan güneş
uyanır sinsi bir namlu
ana hasretinden doğurgan
delice bir feryat
saplanır kardeş bağrına

sonra
künyeler adres arar göz yaşlarında

ah, kalleş iksirlerde rezil düşünceler
kaç zıvanadan çıkmış
kaç korkak yürek
saplar acılı ana yüreiğine alazlı oku
uhrevi bir duygu bu
aklı kaçık duygular

sarı başak taneleri gibi
civan boylu
aslan huylu
vatana canlarını sper edenler
serpildikleri yerde
güneş gibiydiler...