duvarlara mahkum kapım yanmasını bilmeyen kör kandil benim kişisel tarihimdir yüzümdeki çizgiler yıldızlar bile üşür soluğumda
az mı iç çektim özendim kuşların özgürlüklerine kimsesiz denizlerin sahipsiz sularında gökten ateşi çaldım tutup bir güneş çizdim üstüne
bin bir düğümle birbirine bağladığım kırılmakla bitmedi içimin fayları soruların yanıtları gibi bir köşede unutulmuş yosundan evler aldım/suyun masalından umutlu
çınlayan bir ıslık gibiyim dağ başında kestim yer altı ırmağının çağıltısını yağmur topluyorum sen de benim gibi ağla sarıl/beni iyice anlayacaksın/sarıl hasrete
korku mudur daha güçlü / sevinçten
küskün eylül güneşinde öfkesini sensizlikten alır katsayılara tutunan öyküm ateşler içinde yanarken buzullar direnen dağ zirvesidir göğsüm
varoluştur / yok olup giden gerçek yalana kırgın suskundur gecenin hüznü umudun giysilerinde .............duvarın dili çözüldü
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kağıttan gemilerimizi Gömerken mavilere; Duygular nedense, Güneş''e asılı kaldı. Ürkek korkularımızı da Kaybettik karanlık gecelerde. Dağarcığımızda, Umutlar kaldı..
çınlayan bir ıslık gibiyim dağ başında kestim yer altı ırmağının çağıltısını yağmur topluyorum sen de benim gibi ağla sarıl/beni iyice anlayacaksın/sarıl hasrete
_____yalnızlık bir paradigmadır ve yalnızlığı herkes kendi kurguladığı paradigmal düşünde yaşar…nail bir dağın kesitinde kendi yalnızlığının sesine sinmiş, “sen” bir pergel gibi kendi diresini çizerken bir yanıyla gerçekçi ama hedonist olmayan diğer yandan yaşamın bizzat içinde “sarılarak “hem de kendi aynasına küsmeyecek kadar ayakta tuttuğu aşk belki de başka şeyler…hiçbir önemi yok aslında nesnenin bu duruşla… ”hasrete sarıl” muhteşem bir içkin hal…
bin bir düğümle birbirine bağladığım kırılmakla bitmedi içimin fayları soruların yanıtları gibi bir köşede unutulmuş yosundan evler aldım/suyun masalından umutlu
____eyvallah nail, işte şiirin kendinden çıkıp kendi sorularına soru aradığı ve bilince çıkardığı diyalektik süreç…anlamak için insandan çıkıp “suyun masalı” olmak hatta, “yosunlar” hasat etmek gerek…dönüşümün çürüyüp yenilenmenin, doğmanın, maddenin dün halinin! yarın halinin! geldiği duyu eşiği… sevinçle karşıladığım bu üstün düş gücü içinde gerçekten “insan olma bilinci” adına hiçte düalist kaypaklığa sarmadan aklı “suyun masalından umutlu” çıkarak…enfes bir eğretileme…
ve şiir, aşağıda turnanın kanadına tutuşturulan sesleri…tıpkı havaya yazılan şarkılar gibi söylenip bir kere ve unutulup giden… şiirin subjeden, objeye dönüşü…
ben ahirden zahire bulaştım galiba, neşet ertaş’a gittim beklemeyin…
sevgiyle bin şiirle kalasın sevgili nail dost…
hamiş; çıta yükseldikçe şiirler değil, şiir beklenir senden şair, işin artık zor!.. hamiş iki; “sınırsızlığın(sonsuzluğun) yansısı” başlığı bir kez daha düşün
bürran -> Merhaba başlık ve son dörtlüğün ilk iki dizesi dışında son yıllarda okuduğum en ciddi felsefesi olan şiirlerden... tebrik ediyorum dostum seni bana tanıştıran sürece katkı koyan bütün düzeylere de.. sevgim ve bin şiirle kalasın dostum...
"duvarlara mahkum kapım yanmasını bilmeyen kör kandil benim kişisel tarihimdir yüzümdeki çizgiler yıldızlar bile üşür soluğumda"
Şairin "duvar" benzetmesi bedenidir aslında, "kapı"sı da gözleri... Uzun zamandır içre sığınan ruh, aydınlık adına ancak "kör kandil"lerle avunmaktadır. Soluğu öylesine uzaklara düşmektedir ki, belki de bir eğretileme yapılarak yakına düşüremediği soluğundan mahzundur, yakınına düşüreceği sevgiliden uzak olma hali kastedilebilir yıldızların uzaklığına olan atıfla...
"az mı iç çektim özendim kuşların özgürlüklerine kimsesiz denizlerin sahipsiz sularında gökten ateşi çaldım tutup bir güneş çizdim üstün"
"Kuşların özgürlüğüne" imrenen şair, belli ki özgürlüğü kısıt altındadır, kimseye ait olmama arzusu sahipsizlik gibi kavramlar mülkiyet altında olmaktan uzaklaşma ve bu olduğu takdirde en olmayacak işi bile yapabilcek kadar cesaret bulmayı da getirir beraberinde; "tutup bir güneş çizdim üstüne" tutsak olduğunu hissettiğindeki gökteki "ateş" daha sevinçli bir kavrama dönüşüyor; "güneş"e...
"bin bir düğümle birbirine bağladığım kırılmakla bitmedi içimin fayları soruların yanıtları gibi bir köşede unutulmuş yosundan evler aldım/suyun masalından umutlu"
Yine de içinin "faylarını" birbirine bağlayan şair, yaşadığına alışmayı, sorular sormaktan ve en önemlisi de yanıtlarını kurcalamaktan uzak kalmaya çalışır.
"çınlayan bir ıslık gibiyim dağ başında kestim yer altı ırmağının çağıltısını yağmur topluyorum sen de benim gibi ağla sarıl/beni iyice anlayacaksın/sarıl hasrete
korku mudur daha güçlü / sevinçten "
Bu dizelerde artık şair, uzaktaki sevgiliye seslenir, beklentisiz bir bekleyişle sevgiliye özlemeyi salık verir, çünkü artık yapılacak başka bir şey kalmamıştır.
"küskün eylül güneşinde öfkesini sensizlikten alır katsayılara tutunan öyküm ateşler içinde yanarken buzullar direnen dağ zirvesidir göğsüm
varoluştur / yok olup giden gerçek yalana kırgın suskundur gecenin hüznü umudun giysilerinde .............duvarın dili çözüldü "
Şairin sevgilisiyle zaman dilimi olarak eylul ayının bir özelliği vardır kuşkusuz, öfkenin ve uzaklaşmanın ayıdır; eylul. Artık direnmesinden ve ateşler içinde yanan buzlu öykülerden bahseder bilinçaltı. "Gerçek yalana kırgın" bu öfkenin belki de saikidir; sevgiliyle bir yalan üzerine kurulu olan ilinti, gerçeği şairinin bilmesi ama susması, içine gömmesiyle belirginleşir.
Nihayet final; Bedri Rahmi'nin dizelerine atıfta bulunan şair, orjinal şiirdeki "kadınım, kısrağım, karımsın" mısrasındaki neyin "derdine düştüğünü" şifreli bir şekilde verir!
Gayet rahat akan bir şiir bence. Şiirdeki dizeleri tek tek ele alıp incelemek benim için adeta şiir jimnastiği niteliğinde olduğu için keyif alıyorum. Doğru bir çözümlemenin yalnızca metni ele alarak yapılamacağını da aslında alasıyla biliyorum; şairin diğer şiirleriyle olan metinsel bağı, bulunduğu toplumsal koşulları, şiiri okuyanın önyargıları ve dahası çözümleme için gerekli olanlardan birkaçı...
Kapalı şiirleri, bilgi aktarmaya yönelik kısa metinsel dizeleri şiir dilinin potasında erimedikçe çok sevdiğimi söyleyemem; bir bulmacaya dönüşen şiirlerde imgelem ve düşlemin, işçilik ve atolye faslının ayırdına varamıyorum. Duygusuz yazılan şiir benin nazarımda şiir olmatan hayli uzak, sadece duyguyla şiir yazılmayacağıysa aşikar...
Modern insan gündelik yaşamda çarptığı bentleri, aşk-sevda gibi olguları işlerken özellikle "özgürlüklerinden" şikayetçidir, lakin aşk ve sevdadan bahsederken şiir ahlakının içerisine "cinselliği" asla katmaz, bu doğu toplumlarına has bir mahremdir.Seçilen temanın erkek egemenliğini de hortlattığı düşünülebilir.
Elbette ki şiirsel bir metin çok anlamlı ve katmanlıdır, her okuyanca farklı tabakaları görülebilcek belki de şairinin bile bir nevroz halinde yazdığı dizeler yazılıp bittikten sonra anlaşılmayacaktır.
Bir küçük eleştiride de bulunmadan yapamayacağım; ".............duvarın dili çözüldü " biçem olarak "............" göze hitap etmiyor, hatta sırıtıyor.
Cesaret, öfke, beklentisizlik, coşku, karamsarlık ve imkansız aşkı dizelerde yoğunluklu olarak hissettiren şaire teşşekür ediyorum...
Ellerinize yüreğinize sağlık sevgili dostum,faylar kırıldıkça hayli etkili depremler yaratmış,hüzünlerden uzak sevgiyle ve sevdiklerinizle dolu günlerin sizi kucaklamasını diliyorum sevgilerimle..
umutların tükendiği yerde bir direniş öyküsü sanki bu şiir. yüzünüzde ki çizgiler yaşınızı içinizdeki kırgınlıklarsa hayal kırıklıklarını anlatır olmuş. ama böyle hüzün doluyken hayat buzullar erimeye başlar yürek sıcaklığında. ve dağ zirvesi gibi sağlam olur yürek.gecenin hüznü sustuysa bitmiş demektir hüzün.umuda bürünüldü şair tarafından ve duvarlar yıkıldı. içinde ki şarkılar hüzünlü ama eskide kaldı bu şarkılar.şair mutluluğu yakalamış galiba yeni bir aşkla. ona anlatıyor sanki kişisel tarihini. bak böyle mutsuzdum ama şimdi senle mutluyum der gibi... çok sevdim ben bu şiiri. masal gibi. mutlu sonla biter ya hep masallar bu yüzden masal gibi dedim...çok güzeldi şiiriniz. saygı ve sevgiyle kalın...
az mı iç çektim özendim kuşların özgürlüklerine kimsesiz denizlerin sahipsiz sularında gökten ateşi çaldım tutup bir güneş çizdim üstüne ... saygılarımla
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.