2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
2195
Okunma
Adresini bulmuştum, katibin defterinden
Gonca güller yollardım, mektebin bahçesinden.
Mahalleli neşeyle yükseklere göçerken
Cendere Köprüsünden geçmedin mi Gülbeyaz?
Fırtına Deresi’nin akışından mı bezdin?
Yaylaların düzünde ceylan gibi gezerdin.
İkindi güneşinde gök mavisi gözlerin
Yakardı yüreğimi, yokladın mı Gülbeyaz?
İbrişim kuşağının motifleri mi soldu?
Astarlı meşin gocuk, samur palto mu oldu?
Kolunda inci boncuk, gerdan altın mı doldu?
Hesaba yumoşları, yükledin mi Gülbeyaz?
Afili reklamların büyüsüne mi kandın?
Tiber’de çupraları, butlu levrek mi sandın?
Dertlerin buçuktu da, şimdi çeyrek mi kaldı?
Nöbetçi tabipleri bekledin mi Gülbeyaz?
Profilden resmini kimse tanıyamadı
Derman olur mu dersin, ninenin mıhlaması?
Pavarotti yerine, şöyle horon havası
Ardeşen’den bir haber, bekledin mi Gülbeyaz?
Emektardı takası, bir kenara çekilmiş
Yağmurda, tipilerde cilaları dökülmüş.
Yıkılmaz pehlivandı, Avni dayın da çökmüş
Yalnızlığın kahrını çekmedin mi Gülbeyaz?
Roma’nın caddeleri hep yokuş mu çıkıyor?
Gavurun veletleri, yan gözle mi bakıyor?
Uslanmaz zalim baban, gider, vururum diyor
Tabancanın kulpunu sökmedin mi Gülbeyaz?
Temel tahliye olup, sahilde düğün kurdu
Yamaçta fundalığı, ehli fındıkla doldu.
Kaçan kızlara nispet, Fatoş ikiz doğurdu
Akşam bültenlerine, bakmadın mı Gülbeyaz?
Bir hengame ki sorma, idari kriz vardı.
Hoş, hünerli hem şehrin, kabinesini kurdu.
Kırkı çıkmamıştı ki, AB diye tutturdu.
Bir de senden dinlesek Sezar’la Brütüs’ü
O kapıları hala çarpmadın mı Gülbeyaz?
5.0
100% (3)