4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3960
Okunma
Yıllar önce kırık bir yeminle
kapattım kalbimin kapısını
kimselere açmadım senden önce...
Ne rüzgarlar, ne fırtınalar dayandı kapıma,
inat ettim açmadım...
Koca, koca kilitler vurdum,
arkadan sürgüledim iyice,
hiç kimse giremesin diye...
Kızgın yıldırımlar düşürdüler üzerime,
yıldırımları yaktımda, kapımı açmadım...
Sonra sen geldin, kapıma dayandın
ben yine hırçındım, yine inatçı...
Ama nerden bilebilirdimki,
benden daha inatçı çıkacağını...
Sen güneşi getirdin avuçlarında,
ben yağmur oldum inadına...
Ama sen yılmadın, güneşi göğsüne sakladın
bense bütün hırçınlığıma rağmen,
güneşi ıslatamadım...
Yağmur dindiğinde sen,
göğsünden güneşi çıkardın,
bana uzattın ve gülümsedin...
Avuçlarını açtığında şaşırdım
çünkü, rengarenk bir gökkuşağı,
gözlerimi kamaştırmıştı...
Unutmuşum işte, yağmurdan sonra
güneşle beraber gökkuşağı çıktığını...
Ve ben gökkuşağı çıkınca anladım,
fırtınalardan ne kadar usandığımı...
Sen güneşinle, gökkuşağınla
erittin, kırdın bütün kilitleri
hoyratça değil, usulca girdin yüreğime
oysa ben kalbime girmene izin vermemiştim...
Aslında sen izin bile istemedinki
bunun için sana kızmam gerekirdi,
kızamadım...
Ben bile kendime şaşırdım
bütün hırçınlığımı, inadımı yok etmiştin sanki
nasıl olduğunu bir türlü anlayamadım
sonra aşkı hatırladım,
ve anladım...
Hemen kapıları kapadım,
ve duvarlar ördüm ardı ardına...
Şimdi yine kilitli kalbim,
yine kilitli kapılarım
ama üzülme artık yüreğimde sen varsın...