11
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
2889
Okunma

/terleyen bıyıklarını silerken zaman
hangi saatin kumuydu gözlerimize dolan/
suskunluğunuz kadar hafifim bugün
ki bundandır satırların titremeyişi
biraz önce geceyle gündüzü başgöz ettim
boğazıma dizilmiş şarkılar eşliğinde
ben;
size benim pencerelerim küçüktür demiştim
saatler;
kurak içgüdülerimin
kemik saplı çakıyla buluştuğu saatler
yine,kapkara bir perdeyle ayrılmış gözlerimiz
silme karanlık
olanca buzul
hiç susmaz martıları bakışlarınızın
lakin
asıl ben;
sütlü kahvenin hiç yakışmadığı bendim
el ayak çekilmeden önceki düşlerinizde
en hayta kalemlerin kirlettiği kağıtlar kadar
geride bırakılmışız
takılmış avuçlarımız
dünyanın boynuzuna
bıkmadık ayrılıkla şakalaşmaktan
neresine dokunsak sevdanın
paramparça
tozlu papuçlarını giymişiz yalnızlığın
aşk çekip giderken sessiz sedasız…..
ve
o gün bugün biz
dipsiz uçurumlara bağırıp duruyoruz
bağırdıkça büyüyüp
büyüdükçe ölüyoruz.
gri gölge 2010