0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1176
Okunma
-1-
At Pazarı’nda
Kağıtçı Hidayet Ağa’nın Dükkanı.
Üstü Ev-altı Dükkan olan,
"Üzüm Salkımı gibi" Çardağından Sümbüller sarkan
İki Katlı Ahçap bir Yapı.
Sümbüllerinden dolayı "Uçurtmacı Sümbül Dede" derdi Çocuklar ona. (*)
"- Neden mi Uçurtmacı?"
Renkli-İnce-Yağlı Kağıtlar ile, eğri Çıtalar satardı dize-dize
ve anlatırdı bize
Uçurtma-Yapma-Sanatı’nı;
"- İKİ ÇITALI, "Mektup’tur;
Dörtgen, sivri Tepeli, iki Küpeli ve Köşegeninden Göğe dik çıkanı.
ÜÇ ÇITALI, "Yıldız" altı Köşelidir.
Her bir Bölümü "Baklava" gibi ve her-bir-Köşesi Renk-a-Renk olanı.
DÖRT ÇITALI, "Bal Peteği" ise; En iyi kayan, en uslu olan
ve KUTU-ŞAHİN-PÜSKÜLLÜ-ŞEYTAN gibi Uçurtmalar arasında
"En-Yüksek-Uçanı"dır.
Durdu, düşündü;
"- Hey gidi Günler, hey!
Uçurtmacılık "Sevgi-Bilgi-Hesap-Hüner" ister,
birde Yel!"
Çıta Uçları İp-ile-gerili Kenara "Gergi" denir ki, her biri birbirine eşit olmalıdır. Bu bir!
İkincisi Uçurtmanın Dengesi. Üç-İp-Üzeri kurulu olan bu Terazi;
Gergiden gelen 2 İp, Merkezden çıkan üçüncü İp ile birleşir, "Çadır" gibi
El’e-Yer’e kadar gelen Sicime bağlanır.
Uçurtmanın Dümenidir.
Üçüncü Rüzgarın Keyfine bağlı;
Kuyruğun Boyu ve Uçurtma ağırlığı’dır.
Sedirden az kalkardı Sümbül Dede.
Kireç’li Dizler-Siyati’li Bel, birde Rutubet!
Dolaplar’da Raflar, Raf’larda Kutu, Kutu-içi Malzeme, Alet,
Dükkan dop-dolu, tıka-basa.
Her Şeyin Yerini iyi bilir ama;
"- Sicim alacam da."
"- Kaç Kat’lı? Tek Kat’ı çekmez Fati’in Rüzgarını."
"- Kaç Para?"
"- 50 Arşını 1 Lira."
Arşın da; "Yürek üstünden-Parmak ucuna dek" dir.
Sicim-Yumağın-Yerini tarif edecektir;
"- Doğru git önce, gir "Üç-ile-Dördüncü Raf arası. Sonra,
soldaki ikinci Dolap-beşinci Raf’ta,
mavi renkli, dört-köşe-Kapaklı Teneke Kutuda.
Kapağı kapamayı unutma!
Fare’ler sever-yer Keten’i, Keten-Helva gibi!"
Birde çıkmazmı; İki Kutu arası, kos-kocaman bir Sıçan!
O bir Yana-ben bir yana, kaçan-kaçana!
"- Küt!" diye düşer, eğilir Teneke Kapak.
"- N’oldu Uşak!"
"- Bir Şey yok, Dede. Sıçan vardı da!"
"- Senden Koca mı ülen? Ne korkan!"
Gözüm, Köşede-Yerde istif-istif-duran eski Gazetelerde.
"- Bunlar ne Dede?"
"- Tarih’tir, Kimse okumuyo, yazık!"
"- Bana versene."
"- Okuycan mı Velet!"
"- Evet!"
İnanmaz, ama verir;
"- Kağıt sevilmelidir!" der
"- Şiir’dir, Tarih’dir yada Roman.
Gizli Sır’ları açar okuduğun Zaman.
Şarkı söyler, Saz çaldırır.."
"- Hoppala Sümbül Dede. Dur bakalım orada hele!
Bu Kağıtlar çalsa-çalsa "Küf" çalar, "Çürük Domatesi" yiyince..."
dedim içimden, ama söylemedim;
"- Kese Kağıdı yapacağımı bu Gazetelerden.""
Mecmualar içinde de en çok sevdiğim "Hayat Mecmuası" dır.
Biçim-biçim Fotoğraflar,
Asya-Afrika-Amerika-Avusturalya-Pasifik-Çin,
Hikmet Feridun Es ile Röportajlar.
Hayal eder, gezerdim onla,
Kese Kağıdı yapmadan önce onu.
Zavallı Sümbül Dede bilmez bunu.
Verir bana hala,
Balya-Balya Gazete ve Mecmua.
Bir Gün bir Balya Gazete alırken, Sıçradı yine Muzur bir Sıçan!
Kaçtım Dükkanın en Derinine.
Ben gittikçe içeri; Karardı-da-karardı Dükkan, açıldı iki-Raf-arasında "geniş bir Yol".
Raflar da oldu mu Ahşap Yapı?
Cumba’lı, Parmaklık’lı, Çiçek-Saksı-Pencereli eski Ev’ler?
Ya, At-Ahır-Payton’lu Taş Duvarlı Bahçeler?
Bahçe-içi-Konaklar? Kahya-Dadı-Halayık’lı Konaklar!
Gide-gide-girdim; İki yüksek Mermer Sütun’lu bir Kapı’dan,
geldim yus-yuvarlak bir Meydan’a.
birbiri-yanyana, bir Sürü-Mermer-Sütunlu-Kapılar vardı daha.
"- Döneyim geri!"dedim-döndüm de.
Döndüğümde "Çıktığım" Kapı’ya bir baktım;
"- A,a! "Fatih-At Pazarı-1950" Yazılı üstünde.
Dim-Dik’in de dibinde bir Işık vardı. Ben mi vardım ona, o’mu geldi-çarptı-bana, bilmem?
Bir-Beyaz-Şamar Darbesiyle uyandım;
"- Kark len! Sıçan korkusuyla Donuna mı eden?"
"- Yok be Dede,
düşmüşüm, bak! Naha Kafamdaki Bombe’ye."
Aradım, varmış gibi. Yoktu tabi böyle Bir Şey, bulamadım.
İnandı Sümbül Dede;
"- Vah, vah!"
Ya Yuvarlak Meydan, Duvarlar-Evler-Konaklar? Mermer Sütun’lu, Kemer’li TarihKapıları?"
İnanmıyacağını bile-bile, sordum ona yine;
"- Dede, varmı sahiden, böyle bir Yer?"
"- Nerde?"
"- İki-Raf-Arası, ta Dükkanın Dibinde?"
"- Ne!"
"- Ayılmadan önce bir Şeyler gördüm de!"
"- Ülen sen bu Hayallerle Büyük-Adam-olacan, be!"
"- Niye?"
"- Hayal’ine ekle birde Merak!
Merak, Tarih’dir Evlat!
Tarih ise; Yaşanmış Hayat, yaşanan, yaşanacak!
Dost ol, ihanet etme Kağıda!
Sonra uğrarsın Kahrına, bak!"
Ağır duyardı, unutkandı, İhtiyardı ama, Dürüst-bir-Adamdı.
Uçurtmacı Sümbül Dede.
Çok severdi Kağıdı,
benim gibi;
"- Kese-Kağıdı-yapmak için değil, de.
Okumak için tabi!
FATİH SULTAN MEHMET (1) Şiirinden.