0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1238
Okunma

ÖLÜM SANCISI
İyi yetişmiş insanların
Alâmeti farîkasında utançla gizlenir duygular
İzin verilmez sınırların aşılmasına,
Sade ve yalın cümlelerle anlatılır
En büyük ızdıraplar…
Bunu bir an senin öldüğünü düşündüğümde anladım
Zamana aykırı düşen, acılarını gizlemiş
Tuhaf bir tebessümü gördüğümde dudaklarımda
Elimi hiç bırakmayacakmış gibi, tutup vedalaştığında
Hayatla arama giren
Sadece o tarifsiz acılardı bana senden geriye kalan.
Belki bu yüzdendir hiç sevmedim ayrılığı
Siz hiç bilir misiniz
Ölü bir insanın yüzünden tebessüm çalmayı ?
Siz hiç bilir misiniz
Ölü bir bedeni yaşıyormuş farz edip
Her gece koynunuza alıp sarılıp uyumayı ?
Siz bilir misiniz içten içe bir nehir gibi derin derin çağlamayı
Siz hiç bilir misiniz gözleriniz gülerken
İçinizden deli deli ağlamayı ?
Siz hiç bilemezsiniz
Buralarda kış nasıl sert geçer
Nasıl ayaza çeker kirpiklere düşen şebnemler
Burada
Gündüzler bir avuç, geceler avuç avuç çoğalırken
Uçurum kenarı bir yalnızlık ortasında
Ölümüle nasıl rus ruleti oynar yürekler…
Ah hayat ah !..
Meğer her şey ne kadar boşmuş, her şey nasıl da yalan
Ölümcül düşlerini ana sütüyle beslediğim
Mutlu masalların sonunda
Yıkımlarındaki kaygılar
Her ne kadar beni, bana unutturuyor olsa da
Duygularımın arkasında korkudan öte bir şey var
Sanıyorum bu yaşadıklarımın adı,
Ölüm sancısı !
30.07.2010,Antalya