1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1410
Okunma
Güllerin kızıllığına bir gökyüzü ürküntüsü çökmüş gördün mü
Saklı kalan her sevdayı yanık et kokusu sarmış
Derin mavi gözlerin demir parmaklıkların soğukluğunca küstürdü içimdeki zamanı
Küllenmiş bir uzaklığın sahil meltemidir şimdi saman sarısı saçlarınla gelen
Hiç sıkılmazdın tırnaklarını yemekten
Ve saatlerce aynada kendini seyretmekten
Senden daha çok gurbet beklerken gözlerim
Daha çok izlemişimdir bükülen sokakların ağır aksak yürüyen son ayyaşlarını
Düş yollara diye haykırsa sana hiç bilmediğin kimseler
Sesler kadar eskimeden gelirmiydin
Gelirmiydin suç kuyusu ömrümün günahlarla sarartılmış taşlarını saymaya
Sırrı kadim bilmece toprağımı kazarmıydın
Bizi anarmıydın pamuk gibi tarihimize dokununca
Bir kuş tüyü olsan uçar gidersin
Bu iklimin hoyrat havasına direnemez senin narinliğin
Kibritlerle sınanamaz talihin
Kısa çöpün uzundan hakkını alacağını bilirsin
Ne ürkünçtür bazen seninle aynı düşün ortaklığı
Kudurmuş denizlerin tuzunda, avuç içinde erir gidersin
Kimseler bilmez senin safran dallarına tutunmuş akça ellerini
İçinde hep huysuz bir çocuğu konuk eden devasa yüreğini sonra
Kırılan bardakların gürültüsüne inat susmayan kemanının sesini
Kimseler bilmez
Seni benden başka birinin bilmediğini
SARP ÖZDEMİR
5.0
100% (2)