7
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
2496
Okunma

Bülbüllerin dillerinin çözülüp
Âhların göğü tutuşturduğu vakitte,
Ötüşürken bülbüller “GÜL” diye…
Sen çağır beni “GEL” diye…
Burak hızıyla koşarım,
Gün tepelerden doğarken GELİRİM…
Tepemde güneş Sultanlığını ilan edip
Varlıkların gölgesini yitirdiği vakitte,
Pazara çıkarılınca “PUL” diye…
Sen çağır beni “BUL” diye…
Kıtmir gibi yollara düşerim,
Gölgem ayağımı geçerken GELİRİM…
Son demde gönüllerin mahmûr olup
Uykuları akla getirdiği vakitte,
Dökülürken katreler “GÖL” diye…
Sen çağır beni “BÖL” diye…
Düşlerden geçer, uykuları bölerim,
Şimşekler kayalara çakarken GELİRİM…
Alaca karanlık tepelere çöküp
Güneşin kendini batırdığı vakitte,
Hasret çekilirken pencerelere “TÜL” diye…
Sen çağır beni “ÖL” diye…
Zamana zemine veda ederim,
Ruh bedenden çıkarken GELİRİM…
Günün yorgunluğu üzerime çöküp
Yalancının mumunu söndürdüğü vakitte,
Serilince orta yere “ÇUL” diye…
Sen çağır beni “KUL” diye…
Makamdan mansıptan geçerim,
Aşk şarabından bir damla içerken GELİRİM…
Ahmet YAMAN
5.0
100% (7)