Gecenin bu vaktinde,
Avuçlarıma doldurduğum kelimelerde hayat izleri arıyorum.
Saat duruyor... Kalem eskiyor...

Kent sürekli bağırıyor.
Geveze Tanrı’ ların kutsallık cümleleri uğulduyor kulaklarımda.
Bazıları bir saralı gibi yuvarlanıyor yerlerde.
Bazılarının sesleri duyulmuyor uğultuda.

Gizli ve kirli bir uzlaşma bu.
Herkes ellerini temizlemeye çalışıyor masumiyet yalanı için.
Kimse kendi sesini,
Kendi kelimelerini kullanmıyor.

Soluk ve ifadesiz bakışlarla izliyorum olup bitenleri,
Hayata umarsız duruşum belki de sırf bu yüzden.
Kaçacak bir yer arıyorum;
Kurumsal kimliklerin
Kutsallaştırılmış sıfatların zorbalığından...

Ve sen geliyorsun usuma usulca.
Bana yeniden gebe kalsan,
Yeniden sancılar çeksen gece yarılarında,
Beni yeniden doğursan...

Yatağıma uzanmış,
Kenarda üstüste duran kitaplara takılıyor gözlerim
Sana ulaşmaya dair tek bir satıra rastlama umuduyla.
Yoksun yine...

Bir ceset daha düştü kentin neon ışıklı mezarlığına.
Bense ölümün başında
Sağlamasını yapıyorum öğrettiklerinin.
Tuttuğum notların altını çiziyorum özenle.
Birgün Filistin ’ li
Ertesi gün Afgan ’ lı
Sonra Eritre ’ li Keşmir ’ li oluyor ruhum.

Böylesi zamanlarda yaşamak fiili;
Altında acı olan, kan ve gözyaşıyla beslenen
Yamyam bir Tanrı’ nın son oyunu oluyor.

Oysa sana Mute Destanı’ ndan,
Apaçi’ lerin, Güney Afrikalı ’ ların,
Harlem ’ li zencilerin,
Lübnan ve Peru ’ lu gerillaların katılacağı devrim şöleninden bahsetmeyi isterdim.

Rüyalarımda tam kaçarken,
Bacaklarımın tonlarca ağırlaştığını, kan ter içinde uyandığımı anlatmak isterdim.
Bir gece,
Bir evde kıstıracaklar vuracaklar beni de.
Teslim ol ! çağrılarına ateşle karşılık vereceğim.
Yığılıp kalacağım belki de dizlerinin yerine bir pencere önünde.
Ucuz gazetelerin üçüncü sayfalarında göreceksin fotoğrafımı.
Ve siyah bir ağıt olacak yüreğinin sesi.
Ağıt...En çok annelere mi yakışır?
Parmaklarım gevşiyor...
Ve aşkı ve duayı tutamıyorum.
Gözlerim acıyor anne! Açmasam bir daha olmaz mı?

Hangi cümlede saklı duruyor gerçek?
Hangi tanım herşeyi kapsar?
Suyun Tanrısallık içerdiği doğru mu?
Çelişmezlik ve üçüncü halin imkansızlığı nerede kaldı?
Hangi aklın ilkelerine dayanıyor yaşananlar?
Söyle hadi!
Hangi çağın yansımasıdır?
İhanetler, alçaklıklar ve vurdumduymazlıklar?
Hangi kahrolası şeytan peydahladı tüm bunları?

Eğer sesimi duyuyorsan ara beni anne.
Görüşelim yine olmaz mı?