4
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
3095
Okunma
büyük avlularda,
güzle gelen sesler olurdu bir zaman.
yola düşmüş sahipsiz bir surat gibi sefil,
içli şarkılar gibi içlidir, yaşamak
inceden inceye karanfil.
o kadarız ki yani biz şimdi seninle,
şimdi o kadarız ki
bir yaprağın sırtına uzanmış göğü seyrediyoruz.
başakların uykusunu bölüyorsa eğer
sapsarı bir traktörün tekeri,
teknolojiye yeniliyoruz.
artık her çocuk
tebeşir tozunun öldürmediğini bilecek kadar cin.
ve erimeye başlıyor nenemin elinde
avuntuya benzeyen akide şekeri.
hem büyük avlularda
fakirin yüzü soğuk oluyor lale.
var git, üşürsün.
açma bu yerde.
bir zaman sonra çünkü
-elin başı kaşımaya doğru katettiği mesafe olup-
inciniyor insan.
istese de, istemese de.
var git!
yabancı bir toprağa sığın.
kendi yüreğinden uzak esen bir rüzgar gibi
naif ve ağlamaklı.
tamam;
insan gündüz herşeye alışıyor da,
peki neden geceler bu kadar farklı?
dersin.
gök gürlüyor avucumda.
çukur,
suyu görünce göl
suya doyunca deniz oluyor ancak.
ama hiç durmuyor aklımda,
karanfilin olmayışı.
bir güle yaslanmadan ölmek.
lale,
vesaire yokluk...
büyük avlularda kimse seslensem,
ardı boşluk.
5.0
100% (8)