11
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1493
Okunma

Uzak çöllerden esen rüzgarla düştü çamuru,
Vahadan umutlar döküldü tanımadık camlara
Duru bir yağmur atımı kadar tutundu
Eteklerinde kum taneleri
Karanfiller mevsiminden sıkıştı avuçlarına…
Yaşamak yaslanmaktı, omuza
Sırtını dayadın mı baharına?
Ayazı doyurdu, çiçek tohumları.
Kış güneşine aldandı gözleri, şafak vakti açıldı mühürü.
Boş kursakta bir lokma düş, günün nefesleri…
Yansıyan yüzü asılı kaldı, geçmiş zamanın aynasında.
Kurtulmaya yetmeyen sesleri biriktirdi
Kırılgan kalbi söküp atan kasırga.
Bunca özleme isyanı dile getiren beden
Yoruldu vuslatı beklemekten,
Adımları kırıldı güneşin.
Yabancı mekanlara düşünce; hele bir de yalnızlık sarmışsa saltanatı …
Ne zamandır kayıp? bilmiyorsan düşüncelerini,
Devasa dünyaya sıkışıp, ışıkların sönerse bir bir
Anlamak kısmı değişince aklının
Çek perdesini gözlerinin.
Yansıma kısmını göm aynaların
İrticasız kurul özlemlerinin otağına.
Çamursuz yaşam, es geçilen ömür,
Bırak bulaşsın ellerine lekesi.
Suların kucağında oynaşmak; güneşe nazır
Hazır sular kirlenmeden,
Güneş henüz ışığını vermekten bıkmadan,
Damarları kurumadan insanların,
Karanfiller hala kokarken,
Yanılma hakkını avuçla,
Yaşama hakkını kucakla.
Bütün çiçek tohumları,
Düşüyor sabahın çiğinde
Hazır toprak açmışken bağrını…
5.0
100% (10)