14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1454
Okunma
elinde olta takımları taşıyarak yürüyen
bir allah’ın kuluna rastlayamayacağınız
o çok dik yokuşlarda biz bir zamanlar…
kitap dolu sırt çantalarımızın
kalın askılarıyla yıpratmıştık minik omuzlarımızı
devrile döküle terlemiş/ üşümüş/ çok defa
düşmüştük de kalkıp yine yürümüştük
yani/ sizin aşk(lar)ınızdan öldüğünüzü söylediğiniz
o kentte
bir çocuk-luk kadar yaşamışlığımız vardır
izninizle tanırız/ hani
hele bu mevsim hava nasıl da ağır ağda kıvamıdır
yosun kokusundan yoksun rüzgarlar yaladıkça
nasıl yalazdır teniniz/ hâlden anlarız
hatta bu sebeple siz yine erken kalkıyorsunuzdur
yakalamak için serinliğini sabahın
yüzünüzü bile yıkamadan
güvercinler besliyorsunuzdur avuçlarınızdan…
sonra bir şort geçiriyorsunuzdur bacaklarınıza
beğenmiyor/ hayıflanıyorsunuzdur
göbeğinizden mütevellit sanıyorsunuzdur ki hayır;
(şort mort) yakışmaz
deniz manzarası olmayan kentlerin adamlarına
sonra annenizi bekliyorsunuzdur/ muhtemelen
susamlı simit getirsin diye eve gelirken/ ve
o ancak geldiğinde demleyebilecektir çayı
siz üşeniyorsunuzdur mutlak/ ki mutfak kapısı
tam karşısındadır komşu evin çatısına bakan
hayata ç/alışma odanızın
yine de kalkmıyorsunuzdur yerinizden...
zira geceleri erken yatmıyorsunuzdur
kim bilir hangi aşkınızdan kalma sızınız?
acıtıyor diye derinden...
bizse hâlâ (şiir miir) yazıyoruz geceleri
(aşk maşk) hâk getire/ ah! ama bir de
üzerinize afiyet…
şimdilerde biraz hastalıklı bir telaşa gebe
parmaklarımız
özleminizle sözleniyoruz da adı üstünde
kıvrandıracak ya ille;
"nişanı kış tarafı yapar" deyip kestirip atarken
onu da biraz size benzetiyoruz
bileklerimiz kan revan fakat ellerimiz mahkum
öfkemiz gani de bu öfke
ne dileklerimize ne de bileklerimize yararlı
şimdi başka düş’ün yokmuş gibi
kasım gel/sin diye sık dişlerini/ bekle babam bekle…
henüz (düğün müğün) de konuşmuyoruz/ hem
bir düğüm ki boğazımızda/ gittiğiniz an attığınız
zaten güğüm güğüm yas biriktirmişiz
söz çeşmenizden damlattığınız
değişmeyen tek biziz
siz gitmezden önce karşımızdaydı ya hani/ deniz…
artık gözümüzün ta bebeğinde!
ve sırf vakit geçsin diye
elinde olta takımları taşıyarak yürüyen
adamlar seyrediyoruz sahilde
(kasım masım) dertleri yok/ sakinler;
(balık malık) tutuyorlar/ bize bir telaş gark oluyor
aklımıza kasım gelince/ tutturuyoruz
arada bir/ öldüğünü unuttuğumuz annemize:
“(gelinlik melinlik) yok!” diyor
bir şort geçiriyoruz bacaklarımıza/ yakışmıyor
denizi gözlerimize gömdüğümüz geliyor aklımıza
bir sandalye çekiyoruz aynanın karşısına
sizi gördüğümüz günden beri çektiğimizi unutup…
elâ bir deniz manzarası seyrediyoruz gözlerimizde.
anlamı-yor/uyorsunuz;
olan yine şiirlerimize oluyor!
JD