4
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
2173
Okunma

Sıratı geçecek ışıma var mı?
Sussss!
Anamın rahminden çalmıştım
Karanlığı
Şehveti emzirdi geceleri
Sessiz bir gecede geldiler
Sessiz bir gecede usul usul sessizce gittiler
Birdenbire yepyeni bir karanlık, yıldızlar yanmaz oldu
Tüm ışıklarını söndürmüş bu şehir
Pencereleri kapadım usulca perdeleri çektim
Zifiri karanlığı görmemeliydim
Sigaramı söndürdüm, yalnızlığı içime çektim
Hüzünlerim kurşun gibi bütün gece üstüme yağdı
Devleşen öfkeler elveda derken hiçbir söz teselli etmedi
Kalan son veda parçaları sordular neyin bedeli bu işkence
Dilim küfre, kendimle savaşmaktayım
Uzun zamandır unuttum gülmeyi, güle güle demeyi
Tek değildi yüreğimden çekip giden bu yolcu
Kimi dosttu gidenin
Kimi can
Kimi canan
Kimi ömrümün yarısı
Kimi sol yanımın sancısı
Takvimlerin yaprak dökümü
Bilebilseydim
Saniyenin nabzını tutardım
Şimdi geç
Ne yelkovanı var ne akrebi
Hiç bir şey dolduramaz bırakıpta gidenlerin yerini
Hatıralarla boğuşmaktan yaşlıyım
Yüreğimin yanağında izler
Kalptir bir türlü soğumayı bilmeyen
Direnemedim küllerin içinde közleri sürekli eşeledim
Bulutlar yüklenmiş hicran
Lime, lime, karanlık şehrin sokaklarına mermi yağdı
İç gürültüsü ’nefret’ zulümdür demeseydi
Yoksulluklari kirletecekti heceleri
Kırılganlığı
Ayrılık avlusuzunun sofrası
Melal, uçuk benizli
Tutam tutam çığlık eteklerimde
Onlardan kalanları yumrukladım
Bölük pörçük
Yarım kalan lokmalar
Bardaklarda dudak izleri
Odalarda her birinin kokusu
Taraklarda saçları
Miras bıraktıkları
Çifter çifter
Mavzer kurşunu patladı
Ciğere mıhlanıp
Öldürmedi piştim oy!
Can alev kırmızısı iliklerime değdi
Umutsuzluğum göğsümde uyumuştu
Sahi kaç yıldır yalnızım
Aciz sefil istekler hicran giyimli pişmanlık şiir kılığında
Ne garip bir yazdı
Eğer elimden gelseydi, ufka gül yağardı
Düşünüyorum!
Duyular ilmek ilmek, gece çok ağırdı
İlk ayrılık rüzgârından alınmış
Savrulan düşünceler
Bir yılan gibi kıvrılır çörekleniverir vuslat gecelerime
Duyguların virajları çok keskin uçurum kokar
Ruhumun direksiyonu ölümün kapısında
Ağaran tan yerinin ucundaki soluk
Kırık dökük sevinçler, bir içimlik
Son senfoni
Dinle! Neyi bak ne diyor
Zannımca vuslattan şikâyet ediyor
Bütün tapınaklarda aynı sitem
Marifet gitmeden elleri tutabilmekti
Yüreğimde tuttuğum kırık parçalar yoksa sizin miydi?
Sabrın firar ettiği taştığı çığlıklardayım
Siz beni kime emanet ettiniz?
Vahim bir gözyaşı sellerindeyim
Binbir nehire örnek
Kimin uğruna söylesene
Felaketiydi yaşamın
Kaç yolcu kaç damla gözyaşı döktü bölüştüm
Yalnızlığın ardında sır
Ne hasrete, ne kendime alıştım
Felek beni tanısaydı ayrılığın üstüne gök taşı yağardı
Siz misiniz sevdiklerim?
Aaaaah! Lar ağzımın prangası
Kara gecelerin işkence öyküleri kimindir?
Elimde fotoğraflar yalnızlık taam şuramda
Tecellimin sinesine ateş düştü sandım oy!
Acıdan üretilen öfke
Biçare olmasaydım
Çağlayanlardan bir avuç vuslat çalardım
Şafak sökmüyor
Niçin hiç konuşmuyor! Tanrı
Çağrın nerde, çağrım nerde?
Bir tasarımcınız var, kaderinizi önceden çizer
Marifet nakkaşın elinden çıkar
Ne dikerse onu giyersin
Feleğe ne diyeyim?
Ne desem azdır
Azrail’le can vermesi zor biraz
Yemin ederim!
Otuz bayram giydirdiği
Libaslar kuzguni siyah
Sırtımdan sökeceğim karayı
Tahammülüm kalmadı
Çöz tenime geçirdiğin o cendere gömleğin düğmelerini
Evet nihayet
Piştim
Soyunmak için çok geç
Kahpe felek
Okşuyor saçlarımı, yüzümü
Feleğin sillesi tan yerinde kararıp kaldı
Bütün ışıkları yuttu
Şehrin yanaklarında
Fermanı
Hayat faslı senfonileri çalacak biçimde
Sardı umutlar, sarpa çetine
Hangi doktora gittiysem
Hatıralar aldı pençesine zulüm gibi yazdı ve reçeteme ekledi
Ecelinden ölmeyeceksin!
Kime ne?
Tenha bir gecenin ucunda
Kader bir kitap, hayat masamda
Okusam da olur, okumasam da
Karmaşası, heyecanı, isyanları
Sende bütün cevaplarım
Fısıldamadım! Tanrı’nın kulağına
Yasın bana mı?
Dedi ki! Sabır
Kalmadı
Kapkara gecenin tan yeri mi var?
KAYIP YALDIZ_______________12 Haziran 2008_________ Resim. KAYIP YALDIZ
5.0
100% (3)