14
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
2390
Okunma

hiç boşluk bırakmadan
usul usul
müziğin notalarını çizerken aşk
her dokunuşta
ve
her vuruşta
farklı bir ton yakalarken
duyabilir misin bolero’nun sesini
yüreğini sevmesem
tenini sevemezdim
bir gölge oyununda birbirine dokunan iki sessizlik
yaklaşan
yaklaştıkça büyüyen karanlığa gizlenmiş sır
sert bir tef sesinde kendine gelen burukluk
ve
sen hayalinin doldurulamamış haliyle
uyanan yalnızlık
yavaşça açılan gözbebeğindeki derin boşlukta
yetmeyen zamanın
acıtan sızısı…
masal tozu yağarken gökyüzünden
dokunmadan yaşamanın
hissetmeden yanmanın
buz gibi titreyişin tadında
can gibi üşümelerle
sarılmak
ay ışığında izlenirken gölgeler
göz mesafesinde
iki kar tanesi olmak
ve
geceye okunan öyküde
uçuşurken birbirine kavuşma çabasıyla
tükenişin şarkısında erimek
binlerce vaatten anlamlı
dudağa yapışmış
yeminle
huzura kapanan gözlerden süzülmek yavaşça
derine
en derinine…
gecenin sonunda
kulağa fısıldanan tek bir dizelik şiir olup
yüreğin en zayıf yerine az acılı batışla ilişmek
“bir dünya yaratabilirim varlığımdan, sadece sana ve gökkuşağından renkli”
// bir dakikaya bir ömür gibi sığsa da varlığın, doyamam //