28
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
4061
Okunma

Adı Mahinûr (1)
Adı Mahinûr idi zeytin gözlü güzelin,
Öyle bir güzeldi ki mührü gibi ezelin
Efsûni gözlerinin bakışları yaralı
Güneş esrik gezerdi ona gönül vuralı
Kara kaşlar yüzünde resim gibi asılı
Yürekleri kül eden bakışları basılı
Gümrah saçlar havada ahenkle raks ederdi
Bulutlar hasedinden yağmur olur giderdi
Edâ’sı Mahinûr’du nazları Mahinûr’du
İlahi gönüllerde o ne aşılmaz sur’du
Yüzünde gamzeleri tıpkı bir bahar gibi
Kıvrımlarında insan yakan gizli hâr gibi
Musiki gibi sesi kadifenin gözyaşı
Sultanlara mahsustu asil dik mağrur başı
Bir mahalle aşıktı mâh çatlatan yüzüne
Nice canlar yanardı sitem düşse sözüne
İki katlı evinde atlas perde asardı
Mahinûr nine’siyle ne de mutlu yaşardı
Ninesi tam Osmanlı kartal bakışlı asil
Mahinûr ninesine yakışır örnek nesil
Nisan yağmurlarıyla mahalleye akmıştı
Saçlarının yanına beyaz güller takmıştı
Bir şenlik bir kıyamet mahallede curcuna
Onun geldiği o gün o gün dindi fırtına
Nerde bir hasta duysa yardımına koşardı
Ya da bir yoksul görse merhamette coşardı
Çok sürmedi bir an da sevdirdi kendisini
Yüreği gül-feşân dı saçardı handesini
Efsûnlu bir daire bulunduğu her nokta
Gölgesi bile vakur varlığında ve yokta
Sabah saat dokuz da balkonuna çıkardı
Kapıyı açar açmaz bir nur gibi akardı
Makberi-Ahmet Akkoyun.....10/09/2007......00::05...
_______________________________________________________
Adı Mahinûr (2)
Bahçenin duvarları sarmaşıkla bezenmiş
İçinde manolyalar boydan boya uzanmış
Yüzyıllık ahşap konak kalmış paşa dededen
Kimbilir ne acılar, gözyaşları va’deden
Evin dört bir yanında saçakları oyulmuş
Öksüz göçmen kuşlara âşiyânlar koyulmuş
Kaldırımlar yürürken adımını sayardı
Onu gören yıldızlar hasedinden kayardı
Mehtap onunla doğar ve onunla batardı
Gecenin kalbi bile ismi ile atardı
Hicâp gülü gibiydi gözleri daim yerde
Onun hicrânı bile sadre şifâydı derde
Balkon da saksısında fesleğenler açardı
Onu gören kumrular daha mutlu uçardı
Sümbülü çatlatırdı misk Amber râyihası
Kaç yetim-i sevdanın kaç asırlık duâsı
Derde aşık olmaktı onu sevmenin adı
Ara yok Kâinatta asla bulunmaz tadı
Her gece Âsûmân da hayâllerde misafir
Elini dokunduğu taşlar zebercet safir
Firdevsi bir rüyaydı aşkına aşık olmak
Yanarken alev alev aşk-ı daimi kalmak
Mâhinûr’du Mâhinûr aşkta mahi kalpte sur
Mâhinûr’a râm olan kalpte olurdu huzur
Hüzün dolu bakışa taş olsa da dayanmaz
Öyle bir yanardı ki ateş değsede yanmaz
Bir yanı çocuksuydu diğer yanı hüzünde
Baharlar tutuşurdu Mâhinûrun yüzünde
Sanki bir melek gibi süzülerek gelmişti
Gelirken nokta nokta bulutları delmişti
Köşe başı beklerdi hayran-ı avanesi
Mâhinûr’un ölümsüz hasretli divanesi
Çıktı çıkacak derken gözler yolda çürürdü
Lakin bakkal çırağı onu hergün görürdü
On yaş daha olsaydı ah bir on yaşı daha
Çırak olduğu için şükrederdi Allaha
Her sabah sepetiyle eve giderdi çırak
Oysa bakan gözlere yıldızlar kadar firâk
Makberî - Ahmet Akkoyun......13/08/2007.........00::05.....İst
________________________________________________________
Adı Mahinûr ( 3 )
Birde fesleğenleri onu görür her gece
Mâhinûr kaf dağından gelen nazlı bilmece
İşte böyle biriydi o esrar-ı şahane
O’na gönül vermeye gerekmezdi bahane
Yoksa o hiç mi yoktu zümrüd-ü anka mıydı
Kadifemsi sesiyle esrarlı yankı mıydı
Yürüdüğü yollarda aşk iklimi çakardı
Hangi mücrim aklıllı Mahinûrdan bıkardı
Dağlarda ses olurdu türküsü Mahinûrun
Sesler sur’u yıkarken altında kaldım sur’un
Göz göze geldiğimde gözüm akar sanırdım
Ben onu ta bin yıllık rüyalardan tanırdım
İkimizin ismini taş masaya yazmıştım
Kaç sehersiz gecede şiirlere dizmiştim
Mâhinûrun sevdası ruhuma bizlenmişti
Ve ismi şiirlerde onlarca gizlenmişti
Gördüğüm Mahinûrdu yazdığım Mahinûrdu
Yazdığım her beyite ismi mührünü vurdu
Bu öyle bir ateş ki anlatması imkansız
Bir o vardı bir de ben ve yeryüzü insansız
Belki bunlar bir rüya belki de cinnet hali
Çamlıca’ya uzatsam taşır mı bu vebâli
Orda durur mu hala üstü çizik taş masa
Ve nereye gizlendi aşk’a yol veren asa
Ruhum benden uzakta aklım dağlarda derviş
Yangınımın hâz’ından gönül kemâle ermiş
Mahallemiz Fatihte güzel mi güzel bir yer
Orda başka olurdu gün ortası ve seher
Kulakları okşardı sabah ezan sesleri
Oda’lara çarpardı lahûti nefesleri
Tak tak ayak sesleri namaza gidenlerin
Davetçisi gibiydi gece gündüzden emin
Makberî - Ahmet Akkoyun......17/08/2007.........00::05.....İst
____________________________________________________________
Adı Mahinûr ( 4 )
Bir Cuma akşamıydı yatağa uzanmıştım
Sabah ezanı ile zorlukla uyanmıştım
Ağır ağır Camiye doğru uzandı yolum
Boşlukta birisini saracak gibi kolum
Bu sabah farklı dedi rüyamdaki pir sedâ
Bu sabah şad olacak aşk-ı daimi gedâ
Namaz bittikten sonra iç avluda oturdum
Rüyanın tesiriyle onlarca hayâl kurdum
Dışarı çıktığımda yüreğimde ümitler
Bir adam bağırıyor haydi taze simitler
Yanına yaklaşarak sıcak bir simit aldım
Parka doğru giderek hatıralara daldım
Birden çocuk sesleri hatıraları böldü
Bir kızılca kıyamet çocuk koşarken güldü
Başımı çeviripte tam geriye dönerken
Mahinûru görmüştüm merhamette yanarken
Parkta yatan çocuklar birer birer uyanmış
Mahinurun elinde sıcak simitler yanmış
Onlara dağıtırken nasıl nasıl mutluydu
Mahinûrun yüreği işte böyle kutluydu
İşte benim sevdiğim cânân böyle biriydi
O benim yüreğimde tam bin yıldır diriydi
Bir anlık bir zaman da dönünce beni gördü
Gönlümü fersah fersah mesafelere sürdü
Öyle kaldı Mahinûr öylece bana baktı
Vurgun yemiş gibiydim kalbim kalbine aktı
Göz göze geldiğimiz geldiğimiz o anda
Çöktü yer çöktü kubbe kaybolduk biz zamanda
Gece görülen rüya artık tamam olmuştu
Mahinûr ışık gibi yüreğime dolmuştu
Dönüşte beraberce eve kadar yürüdük
Ve sanki gölgemizin gölgesini sürüdük
Makberî - Ahmet Akkoyun....ç23/09/2007......00::05....İst
______________________________________________________
Adı Mahinûr ( 5 )
Sessizliğin sesini sessizlikte dinledik
İki yaralı yürek beraberce inledik
İlk o gün başlamıştı aşk-ı muazzezimiz
Deryalar kadar geniş gökyüzü kadar temiz
Sevdamız ki silinmez mürekkeple yazıldı
Firâk ölüm diyerek gönüllere kazıldı
Ben Segâhı severdim o Nihavend vurgunu
Ud da taksim yaparken tam bir gönül yorgunu
Birlikte meşk ederdik yıldızlara bakarak
Kalamış şarkısının hicrânında akarak
Aşk-ı muazzezimiz ölümsüz ve gizdeydi
Kem gözlerden muzdarip ve sadece bizdeydi
Yangın çiçeklerini gönüllere ekmiştik
Sadabatta beraber aşk’a kürek çekmiştik
Ben katibim olmuştum Mahinûr yürek yaram
Ne yeminler etmiştik bize başkası haram
Kıracaktık birlikte kem talihin çarkını
Aşk’a zincir vurarak yıkacaktık barkını
Oysa ne bunlar oldu ne kem talih kırıldı
Sinemiz iki parça ortasından yarıldı
Acılar öbek öbek set çekti önümüze
Hasret kurşunu yağdı âsûde günümüze
Geldi hazân mevsimi gazel düştü yerlere
Firâkın tohumları zehir ekti serlere
Ben Segâhı severdim o Nihavend’e aşık
Mahinûr gözlerimde yanan ilk ve son ışık
Sustu makam ve perde sustu taksim ve usûl
Yalnızlık şarkısını besteledi son fasıl
Bir sabah kalktığımda kilitliydi kapısı
Ve sanki üzerime çöktü ahşap yapısı
Yaktım hatıraları kırdım yazan kalemi
Yokluğu gözlerime resmederken elemi
Makberî - Ahmet Akkoyun....
______________________________________________________
Adı Mahinûr ( 6 )
Kara yeller kimbilir hangi yöne savurdu
Giderken her zerremden beni binlerce vurdu
Tam dokuz gün boyunca ne ses geldi ne sedâ
Sanki geri dönüşü olmayan bir elveda
Birgün kapı çalındı ürkek bir ayak sesi
Postacının elinde kalın bir zarf destesi
Siyah bir kalem ile isim adres yazılı
Zarfın arka yüzüne Mahinûr’u kazılı
Zarfı alıp odaya girip sessiz oturdum
Saatlerce açmadan bakıp öylece durdum
Sonra derin bir nefes renk gelince benzime
Mahinûr’un kokusu çarpıverdi genzime
Zarfın içinde pembe renkli mektup uzuyor
En başında koskoca ey DİL-HUN’um yazıyor
Habersiz bu gidişim değildir asla vedâ
Ölümden önce olmaz sana asla elvedâ
Sakın kesme ümidi sakın yeise düşme
Hasret yangınlarının ateşlerinde pişme
Gelişim yine sana dönüşüm yine sana
İsterse iki elim bulansın kızıl kana
Sadabatta ettiğim yeminim hala baki
Söylemiştim rüyamda aşkın içirdi saki
Ya sen varsın kalbimde ya sen varsın ya da sen
Bırak seninle bitsin ,dinsin hasret-i gülşen
Kalbine kurşun gibi sorular sorma kalsın
Alem bize bakarak aşkın sırrına dalsın
Aslı beni görseydi mutlak deli sanırdı
Kerem seni görseydi gerçek aşkı tanırdı
Çok değil ki sadece on gün sonra ordayım
Ah bir bilsen burada sensiz nasıl dardayım
Buz dağında yol almak daha kolaymış meğer
Senle geçen bir anım inan bin asra değer
Makberi - Ahmet Akkoyun....
_____________________________________________________
Adı Mahinûr ( 7 )
Sensiz intizârdayım , titrek elimde dua
Katran karası gece hicrân içinde şuâ
Ses hızında ayrılık, göz bebeğimde kurak
Çeşm-i giryânlardayım hançer yarası firâk
Sakın ha, yalnızlığın girdâplarında kalma
Gülsün kara gözlerin, asla me’yûs da olma
Bize uzak olmalı aşk’ı körleten gurur
Sabra sabır demeli,gelecek kalb-i sürûr
Bir mahkemem var burda,miras paşa dededen
Kimbilir sancısında neler saklı v’adeden
Mahkeme biter bitmez, emin ol ki ordayım
Ah bir bilsen dil-hûn’um sensiz nasıl dardayım
Bu ayrılıklar var ya ,sanki zehir kancası
Sen sevda perverimsin gönlümün tek hancısı
Pay-ı taht’ım gibisin bil sine-i sâfımda
Nadir gevherlere eş, gizlenmiş can rafımda
Segâh makamlarında içli nağmelerin var
Nihavend bakışlımsın değişmeyen vefâ-dâr
Kuruyan gözlerimin akan yaşları sensin
Yaralı yüreğimde meltem gibi esensin
On gün çile törpüsü, dil-bâz’ım ateşten kor
Dayanması kolay mı,gel sen birde bana sor
Gözlerimin önünde mahzun duruşun saklı
Senden başkası haram ,ölümüne yasaklı
Arada bir eve git kapılarını yokla
Gölgen bahçeye düşsün,onu al bana sakla
Saksıda manolyalar susuz kalmasın sakın
Benden sana emanet döneceğim gün yakın
Her sabah kokusuyla günü uyandırmalı
Açan tomurcukları bir beni andırmalı
Hani simit verdiğim o yoksul çocukları
Göz önünden ayırma ,belki yok harçlıkları
İkbâlimizdir onlar ,yetimler âsûdemiz
Onları güldürürsen güler baht-ı didemiz
Sesini dalga dalga alıp getirsin rüzgar
Bir parça huzur bulur, yankılarında didâr
Makberî - Ahmet Akkoyun.......24/05/2008.........00:05...........İst
--------------------------------------------------------------------------------
Adı Mahinûr ( 8 )
Adı Mahinûr idi zeytin gözlü güzelin
Öyle bir güzeldi ki mühür gibi ezelin
“Geleceğim” ,diyordu “çökse kubbe, çökse yer
Vuslatın olmalıydı elbette ki son zafer”
Yazdığı satırları okuyorken haraptım
Sinem yangın tarlası bir diyar-ı haraptım
Fecr-i atimdi benim, Kaf dağım, Taç mahâl’im
Destanlara sığmazdı yazılsaydı bu hâlim
Zümrüd-ü Anka’m gibi süzülerek gelmişti
Kehkeşânlar gibiydi âsûmân’ı delmişti
Mektup elimde kıvrık son noktasında gözüm
Volkanlara bedeldi, derd-i giryânda özüm
Kim bilir yazmak için ne kadar özenmişti
Mektubun her noktası dua’yla bezenmişti
Bezm-i gülzâra döndü, intizârımda sürûr
Asırlık uykusundan çiğdem uzattı huzur
Adı Mahinûr idi edası Mahinûr’du
Mahinûr esrârımı efsûnlarıyla vurdu
Vefâ abidesiydi gülden narindi eli
Yıldızları dökerdi bir kez ansaydı dili
Öksüzlüğü saklıydı mahzun ,melûl gözünde
Erguvanlar ağlardı üzülseydi yüzünde
Lebdeğmezimdi ismi her an dudaklarımda
Kaç geceyi yakmıştım ümit adaklarımda
Zeytuni gözlerinin bakışları yaralı
Göze perde çekmiştim onu gördüm göreli
O dil-hûn’u mahbube’m, değişmez özge candı
Nefeslerden değerli, damarda gezen kandı
Sadabâd’ta nasılda huşu ile gezerdik
Dalgaların üstüne hayâlleri çizerdik
Ben kayıkta kürekçi o değişmez pusula
Martı serenadında başlıyorduk fasıl’a
Nihansın dideden’in terennümü yakardı
Bizi gören insanlar gıpta ile bakardı
Ben kâtibim olurdum o da kadife sesi
Hicrânları yakardı dokunsaydı busesi
Böyle bir hikâyeydi ibretli hikayemiz
Göz göze geldiğinde başlardı âsûdemiz
Adı Mahinûr idi zeytin gözlü güzelin,
Öyle bir güzeldi ki mührü gibi ezelin
Makberî – Ahmet Akkoyun……………………22/10/2008……00:O2….İst
……………………………………Devam edecek
Adı Mahinûr idi zeytin gözlü güzelin
Öyle bir güzeldi ki mührü gibi ezelin
Zeytuni bakışları Çigân gibi yaralı
Güneş esrik doğardı ona gönül vereli
Mütebessim yüzünde gamzeleri yanardı
Onu ne zaman görsem ta ciğerim kanardı
Hüzün mahkûm olurdu onun olduğu yerde
Aşka âşık olmanın lokmanıydı o derde
Dudak kıvrımlarında gizli sancılar vardı
Esrar-ı şahanemdi o ne güzel bir yârdı
Nerde bir yetim görse yardımına koşardı
Hasta yoksul ve yaşlı yardımıyla coşardı
Vefâ şahikâsıydı merhamet deryasıydı
Kaf dağından süzülen insanlık rüyasıydı
İki katlı evinden şen sesleri taşardı
Mahinûr ninesiyle nede mutlu yaşardı
Bahçede manolyalar gülen yüzü gibiydi
Saksıda fesleğenler onun izi gibiydi
Yazdığı son mektupta ”ey dil-hûn’um” diyordu
“Bilemezsin bu gurbet sinemi nasıl yordu
Hiç mecbur kalmasaydım gelir miydim buraya
Bir bilsen ne acılar ekleniyor yaraya
On gün sonra ordayım sakın üzülme emi
Damarlarımda gezen sevdamın hasret demi
Bize uzak olmalı kalbi kirleten gurur
Ve sadece seninle olur bu kalb-i sürûr
Mahkeme biter bitmez mutlaka yanındayım
Ayrılık acısından intizâr anındayım”
On gün geçmek bilmedi sanki zamanım durdu
Kahır dolu saatler böğrüme kazma vurdu
Heyhat ne gelen vardı ne de ondan bir haber
Nerdeydi o gül feşân neredeydi o mücver
Her gün sokak başından evine bakıyordum
Kapalı perdelere ağıtlar yakıyordum
Yeşil atlas perdeler camlarda sanki esir
Tonlarca kâğıt olsa tâb’a yetmezdi nesir
Söz vermişti mutlaka gelecekti o dildâr
Yokluğun yokluğunda sanki yasaktı didâr
Anlaşılmaz hâllerin tuğyânında duçârdım
Korkularım korkmuştu korkusunda naçârdım
Razıydım gelse idi feleğin her şartına
Sanki bu sessizliğin ardındaydı fırtına
Ürperiyordu gece ay sessiz ağlıyordu
Bülbül sine zâr’ımdan gözünü bağlıyordu
Neydi bu acı Ya Rab neydi bu bendeki kor
Mahinûr’un efkârı ölümden de daha zor
Sensiz bir yanım öksüz gönül sarayım çorak
Bir damla suya muhtaç ümit pınarım kurak
Asırlara bedel eş on gün ne kadar uzak
Heyhat görülmemişti bahta kurulan tuzak
Meğerse erken bitmiş Mısır’daki mahkeme
Erken yola çıkmışlar bitince muamele
Bir hayli yüklü imiş Paşa dede mirası
Çıkmadan zekâtını dağıtmış gün arası
Kalan mirası alıp Kahire’ye inmişler
Ninesiyle birlikte bir gemiye binmişler
Üç gün sonra denizde kopunca büyük tufan
Mahrum kalmış içinde yüzlerce masum insan
Çok geçmeden dev gemi yan yatmış yavaş yavaş
Güvertede karmaşa sanki büyük bir savaş
Su üstünü doldurmuş onlarca küçük kayık
Ağlayan ağlayana gözlerde korku büyük
Mahinûr’la ninesi birbirine sarılmış
Gözlerinde korkunun çizgileri yarılmış
O nur yüzlü ninesi sığınmış Hakk katına
Medet ya Rab diyormuş İsm-i Âzâm adına
En son öyle görmüşler ninesiyle dil hûnu
Sonrasını bilen yok kimse bilmiyor sonu
Öldüğünü gören yok belki de derya yuttu
Ya da Rahmet yetişti deniz üstünde tuttu
O söz verdi gelecek kim ne diyorsa desin
Ahh be gözleri karam söylesene nerdesin
Yandı yıkıldı dünya herc-ü merc oldu rüya
Yağmur yüklü bulutlar mezar oldu uykuya
Ve hâlâ yolarında yolunu bekliyorum
O ölmedi diyerek dualar ekliyorum
Hey Makberî Mahinûr belki sedâya gelir
Yer yarılır gök çöker kalb-i gedâya gelir
Makberî ……..22/10/2009………22:45…İst
5.0
100% (11)