0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1390
Okunma

hüznümün
tutsağı,
her
defasında
gerçek
zannedip
aşklarımı
küllendirdiğim
bahar;
tutkumsun,
turuncum,
masumluğum
lakin
sonumsun...
kaç
zaman
bekledim
seninle
ve
beklenmeyen
ölümümle
yüzleşmek
uğruna…
hasretle
kucak
açıp
kaçında
yanıldım.
yalancıymışsın
meğer,
anlamadım...
baharın
yalancılığına
inat
açan
erik
çiçeklerinin
yalnızlığı
gibi
ürperen
yalnızlıklarımın
beklenen
ölümlerimin
mevsimi
sessiz
ve
sevimsiz
kış
hoşgeldin...
takvimlerin
turunculukları
silinmiş,
kaldırım
taşlarına
bile
gri
hüzünlerin
bulaştığı
büyüklüğü
ile
gökyüzünü
dahi
göstermeyen
cumbalı
evlerle
dolu
sahil
kasabasına
gömüldüğüm
mevsim,
unutulduğumun
tanığı
‘’ocak’’
hoşgeldin...
bulunduğum
yerden
görebildiğim
ise
benim
gibi
uzaklarda
çürümeye
terkedilmiş,
burunlarını
açık
denizlere
çevirmiş
sahil
boyunca
yalpalayan
gemiler...
o
ilk
ocaktan
beri
kim bilir
kaçıncı
gemi
karşıladığım
ve
kaç
gemi
daha
var
içinde
olmak
isterken
ardından
el
salladığım...
ne
kaptanı
olabildim
geminin
ne de
faresi...
ne
ilk
ne de
son
terkedebileceğim
tek
yer
ise
sonsuzluğumun
mekânı...
mabedim...
izmir , 10/01/2007