7
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1498
Okunma

Açıyorum müebbet kaftanına
hüküm giymiş göğüs kafesimin havalandırma penceresini.
kimsesizliğime sızdırıyorum seni,
çoğulluğun şerefine çarpıştırıyoruz
avuç içlerimizi…
Kimselerin şahit olamayacağı
gerçeklik tebessümünü oturtuyoruz
dudaklarımızın rahat sandalyesine.
o ki yaslanıyor
hiç kalkmak istemediği,
üşümeyeceğini bildiği sıcaklığa…
Maskesi düşmüş,
çırılçıplak kalmış yüzümü görenim oluşun
zihnimi kurcalamıyor,
çakıp kibriti
ateşe verdirmiyor ortalığımı…
Bir dalda cilveleşen muhabbet kuşlarını
kıskandıracak sözleri akıtıyoruz
toza toprağa belenmiş eşiklerimize.
bilimin bulamayacağı icadımız ‘huzur makinesi’,
anında
ayaklarımıza batan dikenleri yutuyor,
yürünür hale getiriyor yollarımızı…
Ağzı pek, sırra muhkem duvarlarım
beni sessiz alkışlarıyla cesaretlendiriyor.
meşruluğun ‘gayrı’sının kulaklarını
dualarımla tıkayıp,
duyurmuyorum bu gizli firarî meşki.
hevesim, neşem ağarıyor,
bitmesin
bitmesin…
Diyorum ama,
biliyorum sevgili
birazdan yine güneş doğacak
ve yeniden
b/asacak en mahrem yerinde hayallerimi…
Ebru