4
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1494
Okunma
içine çaldığın gece
kulağında fısıltı rüzgârları
sağlı sollu dört duvar yalnızlık
arşa yükselen sobelenmiş uçlar
çürütmüşken
göbek bağınla başlayan zamanı
yaprak söken mevsim
bereketli sofasında kaşık çaldığın
babana en nadide çiçekken
nasıl kucakladı seni çiğ kader
sırtında cesetlerin soğuk dokunuşları
açamadın
kendine uğursuz kanatlarını
neyin ceremesiydi ipini çeken
bedenine sağır
yorgun ruh
yüreğini açtığın güllere sorgu alın çatın
izine düşen sır
pirler aşkına neyin günahını sırtladı ömür
arındıkça
ağıt ağıt dergahına düştüğün
duyulmadık feryat mıdır dilini parçalayan
ciğerlerinin ateşinden yetişemediğin
ayaklarından toprağa düşürdüğün
sabıkalı gölge
yollarını kesenler
bire bir dökülürken gözlerinden
Hüseyinlerin susuzluğu kan damıtırken yanan tarihe
mabetli miydi?
mazlum sonuna ikrar bağlamadı zaman
ateşten figanlar
algıda yoksunken kötülükleri
nasıl da bindi boynuna koca yükleri
kör göze kaç çomak ok
odları yakan
hakikat ki kimine muamma
yangınlarda kundakladı kinini
küllerinden inşa imparatorluklar kuran
kaç tarih kansız yazıldı
duymuyor musun
öldürüyorlar
çiğ çiğ kemiriyorlar etimizi etoburlar
gece ve gündüz
kendimizden habersiz
tükenen adımlarla ilerlemekteyiz
ruhumuza kazdığımız bu çukur
bedene mezar
Sude Nur Haylazca
5.0
100% (3)