18
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1887
Okunma


Atılması gereken bir adımın aralığına mahkûm benlik
Bir "rüyanın gergefinde" açlığa maruzdur
Tokluk avuçlardan dökülen
Kırıntıların yardakçısıdır...
Susuzluğum
Tebessüme kanamışlığımdır
Çalınan bir kaç anının yerinde esen yel misali
Ürpermişliğimdir sensizliğe aşk
Garip betimlemeler sığlığında
Sana değişmeceli buseler konduruyorum
Ve sen
Bir hiçliğin ardından kayıp gidiyorsun
Benim gölgemin kırıntılarında
Başka bir ruhun kollarında kıvranıyorsun...
Uykunun en derin noktasında sıçramak gibi sevgim
Bir uçurumdan düşer gibi
Tutunamadan dalına
Düştüğümü göremeden göz yumarak sona
Ufka yayılan ince turuncu hat gibi sınırım
Arşa değen tutkum
Yerin altı kat altında prangalı ayaklarım
Sema ile toprak arasında sıkışmışlığım
Endamının kıvrımlarında tutsaktır isyanım...
Sahipsizim
Bir "it" gibi mahzun bakışlarım
Yansıması yoktur yüzün
Karası hataların kaplamıştır gönül aynamı...
Kemana ait olduğunu varsaydığım ses
Bir fasıl misali yalnızlığımı sarhoş ediyor
Ve dudaklarımda mayhoş bir burukluk
Şafak gözlerin kapanmışlığında söküyor
Gün sensizliğe doğarken
İçerde bir yerlerde yürek düne kavuşuyor
Senli dakikaların koynunda dans ediyor...
Sırrım yoktur
Olduğum gibidir cümlelerim
Dürüstlüğün içerisinde bile yer eden yalan
Kendi payından çıkarmıştır acıyı
Kederlenme
Bırakıp gitmişliğin
Beni uyutup adam yapmıştır...
Aynı yıldızın altında nefes vermişliğimiz
Ve aynı yolda adımlarımızın imzasını sindirmişliğimiz
Kurtarmaz ikimizi...
Özgür kılamaz anılarımız sevdayı
Yeniden yüreğe
Tıkılıp kalmıştır paçavrası resimlerin
Bir bahar kokusuna
Kış sıcaklığında aramışlığım elini
Sonbahar kıvamında
Sepya renginde yalnızlığıma yönlendirmiştir beni
O yüzden
Vazgeçiyorum dünden ve geleceğimden
Bugün anılarla
Bugün yalnızlığımla
Bugün yorgunluğumla
Seviyorum seni...
Saruhan Osmanoğlu
"En tizinden en kalınına sahipsiz melodilerin şahidiyiz kayıp bir bestede iki el/iz"