4
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1627
Okunma
kanatları kızıl
bir göçebe sevda
uzanır koynuna hala
döker gözünden incileri göğsünün üstüne
ve daldığı her düşte
kutsar seni güzelliğince
güneşin bardağından içtiğimiz şarabın tadındadır hala
ruhu bir havarinin titreyen bedenindedir
sığdıramaz adını mısralara
en onarılmaz öykülerdedir
hergün yeni cehennemlerin tohumları çatlar gözbebeklerinde
kutsar yokluğunuda
bir kör kuyuda unutulur bakışsızca
Yusuf misali
tüm düşlerin sonunda
kahır çeker
asılır
boğazlanır
yüzülür derisi de
o yinede durmaz özünün gerisinde
çoğaltır seni
çoğaltır sevdasınıda
sızar uykularına belkide kimbilir
tükeniş saatlerinde
bir ulu tufan olur
girer deltalarına
bir azgın çağıltı olur
susar gövdenin narin gölgesinde
kanatları kızıl
bir göçebe sevda
uzanır koynuna hala
döker gözünden incileri göğsünün üstüne
ve daldığı her düşte
kutsar seni güzelliğince
meretin küf tutmuş yanındadır
dumanındadır kokusuna kurban olduğunun
hergün kıvrılır boynunun incecikliğine
tutunur tenine
akar gider alabildiğince
işte o vakit
şu tohum dediğin
rahip olur
yerinde durur
adını bilmediğim çiçekler köpürür
omuzlarının üzerinde
bir küfür bile olamam
kalkıp gittiğinde
küçülürüm
o kadar çok küçülürüm ki
geri dönemem
önede gidemem
adınca ölürüm
etimi yakan yanındayım hala
turkuaz renginde bir Saraybosna ağıdındayım
yanaklarım kan
celladım ol
ben hazırım
bir senaryoluk figüran olurum gözbebeğinde
ben ölürüm
suyum sızar tenine
kanımı damlattım göğsünün topraksılığına
yuvarlandım boşluğuna
bir ağıtça gürüldedim desem
yok
yok
sesim
kuyuda
5.0
100% (1)