2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1257
Okunma
BULANTININ KUYUDAKİ SESİ
Aklı evvellere sorsan kalbur saman içinde evvel edilmiş bir kurban,
Değişkenlerin değiştiremeyeceği bir kertenkeleyim ben...
Önceden camdan bakıp tırmanmak istediğim her ağaç kupkuru,
Bir talan havası var küf kokusunda asfaltların
Kime sorsan öncesini unutmuş bir aylak,
İt karmaşasında keskin dişlerin
körpe bir etim ben...
Satın beni adli olmayan bir çekmeceden çıkartıp düşlerimi,
Gölgemi susturun bir saman alevinde,
yanık yüzlü bir teni tadarken salkım söğütlerin bitişiğinde...
büyük tokalı kemerini söküp
kalçalrını okşarken onun
mezar taşlarının dibinde,
Kimdi saklayan çimlerin kokusunu ?
denizlerimdeki takaları susturan kimdi ?
adımı bile unutan kimdi ?
ak avlulu
yamalı duvarlardaki izlerde
Kimdi yanağıma bir gamze gibi iz bırakan ?
Kimdi kabuğunu soyduğumda meyvasını tadamadığım
akışkan şeytan , bulaşık ağaç , çamur insan...
Kabusum hangi labirentin sonu kadar
ödül kavgasıydı benim ?
Bir camdan diğer cama uzanamadan
telaşım bile çürüdü gitti ,
Gören ah edip utanmaz ,
taşa kul ezberinden şarkı söyleyip uzandığımı kimse bilmez...
Sökülmüş dişleri ,
delik deşik bedenleriyle gelir hergün
iyi bir niyetle ayak bastığım her hayalet şehir...
Onlar ki ;
hatipleri suskun ,
cellatları kindar ,
secereleri keşmekeştirler...
İyi tanır ,
iyi bilirim
Eminim ki çok usta ellerle süslenmişlerdi bir zamanlar
Kimdi peki ?
yarım yamalak ısrarıma ,
zayıf ve buruşuk sabrıma
salyasını bulaştıran...
sordum ve küçücük bir cam önünde eridim ,
biliyordum...
en cüce şehirlerde bile bir ışıltılı renk değildim
Kimdi ?
aklımı bir girdapta dolaştırıp
boğazıma bir suç halkası gibi takan
bu ömrü
Şeytanlarımı kandırdım ve ateşimi gizlediğim yerden çıkardım ,
Şimdi bir sus payını öteliyorum
Ey içimdeki mahşer baritonu !
Bana çatısı uçmuş ,
duvarları yıkık dökük hiçbir hatıramı hatırlatma
Çöl gibi bir yerde nasıl deniz ederim ben düşümü ?
Buruk bir kıyımda asılıp dondurulmuş bir kılıç ustası ,
kampları iniltili kışların yumuk yumuk elleriyle titreyen çocuklarından biriydim ben
sesimi anahtar boşluğuna sıkıştıran her zalim zamanda bile
seyirlik bir oyun gibi izledim bu hayatı ve kanadım ...
yüreğimin çocuksu korkusunu kimse göremezdi
yağmalanırken şeker arabaları
Sünnet kınası neden yakılırdı ele
ve o biçimde
Silah tutsun diyeymiş erkeğin eli...
Bildim ve her erkek edilen cesedin yasını tuttum
günü geldiğinde
Şarkılarla gidip
ağıtlarla döndüler
kıldan her köprüden geçerken bile
kılı kıpırdamayan beyler ,
kent soylular gördük
nasıl olsa canından yorgun ,
camdan bir kalptik biz ...
Kırıldık ,
tozlaştık ve dağıldık ...
CAMIN DIŞINDA ,
DALLARI KURU AĞAÇTA BİR KERTENKELEYİM
KİMBİLİR BELKİ DE
KERTİLENKELEYİM
SARP ÖZDEMİR