8
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2197
Okunma

göğü bir uçtan
ötekine kat eden
kalbimdir
seni bir uçtan
kendime kat eden
aşk’ımdır
hangi nefesinde ömrün sonsuzluk
dur durak bilmez bir isyanla
kanadıkça boyumdan büyük laflar
acıtan kimliğiyle
acıdan sararmış bir sonbahar kaldırımını
arşınlayan düşlerin
kalbinde açılan yaraya ağlıyor
bedenine inatla kanat çırparak
ne kadar uçup geldim bilinmez ama
ben bu şehri senin için sevdim
derin ve fırtınalı bir göğe karşı
bir kule yükselirken içinde
yüreğinde ki alev
karanlık pencereyi yalar
muazzam bir aşk doğar güne
“umut” yazılı dizelerde seslenen
kayıp bir yalnızlıktın sen aslında
yalnızlığına inatla kanat çırparak
ne kadar uçup geldim bilinmez ama
ben bu şehri senin için sevdim
hüzzam bir kayboluş
kaybolmak beklediğim hediye
tedirgin söz kırpmalardan geçiyordum
üzerimde gidilmiş aşk’ların pişman tebessümü
mavilere bürünüp gözlerinden geçtikçe
yüzümü derin bir kesik kaplar
esmer zamanların basamaklarında alınan nefes…o kesik kadar
nefesine inatla kanat çırparak
ne kadar uçup geldim bilinmez ama
ben bu şehri senin için sevdim
iğnebaşı gözbebeklerinde uyuyan bir son
hayat ağacına asılmış sesin
rüzgarın uğuldamaz sesi
aynı sesin sustuğu mehtaplı bir geceydi çıkıp geldiğim
gurbete el sallayarak büyüyen hasretin
aşk’a düşmüş huzuruyla
ölümü kutsayan göğsünde
ölümüne inatla kanat çırparak
ne kadar uçup geldim bilinmez ama
ben bu şehri senin için sevdim