6
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1578
Okunma

Çankaya Hastanesi’nin By Pas Odası’ndan
Bir hayat ki sadenin içindeki en yavan
Tek kapılı dört duvar, bir de kapısız tavan
Misafire kapalı mahkûma açık kodes
Dokunmak yok tutmak yok, ne temas ne yüksek ses
Herkesin sakındığı itibarlı bu adam
Yalnız kalkıyor sabah yalnız yatıyor akşam
Bir hayat ki en çetin dağ gibi önümüzde
Her aynaya bakışta eskiyen yeni yüzde
Günler artık en zinde olduğum günden değil
Öpeyim alnından gel ey diri geçmiş eğil
Şimdi ne keyifteyim ne de sefahattayım
Can kafesimde pençe anla nekahattayım
Lâmbamın bir yanıp bir söndürüldüğü anlar
Işığımın siyaha döndürüldüğü anlar
İçimde bir korkusuz korku, uykusuz uyku
Emir; otur ayaklan! Günlük muhasebem bu
Kaybettiğim sağlığım omuz askımda püskül
Yastığa düşen başım sağ sol yalpası düldül
Ve bir Eylül karpuzu sanki yarılan göğsüm
Yamalı bohça gibi ipe sarılan göğsüm
En acı çizgilerin çizildiği ten benim
Tabii şekillerin ezildiği ten benim
Kayıplar yaşanıyor damarında kasında
Cerrahın el attığı bu vücud hastasında
O bir yandan bir yana dönüp duruşun yasak
Refakatçi hazırda yasakları bağlasak
Kuru bir tuzu bile nefsinden sakınıyor
Nefsinin gardiyanı edası takınıyor
Emrini sıralıyor; şunu iç şunu yeme
Lokma bekçisi sanki içimdeki mideme
Dünya aydınlık ama ruhumdaki şey zindan
Vesvesemin çırpınıp aklıma düştüğü an
Hakk’a sığınıyorum şükür deyip bugüne
Gitmek de var rezilce bir ölümlü sürgüne
İşte bütün gerçek şu; bir ibretle avunmak
Ey gönlüm sana düştü bu hastayı savunmak
14 Haziran 2008
5.0
100% (2)