1
Yorum
0
Beğeni
4,7
Puan
1549
Okunma
-mülteci-
bilinmeyen bir geminin
sayısız kamaralarından birindeyim
belki duyulduk bir yerde inerim...
havasız ve ağır bir koku
günışığına hasret bekliyorum
gece ile gündüzü kaybettim
hangisi yeni güne merhaba der bilmem...
her parçam ayrıldı sanki
bitkinlik hat safhada, yoruldum...
tükeniyorum hiç bilmediğim deniz sesinde
sürgün edilmek, işte bu olsa gerek
kendimi mahkum edip terk-i diyar etmek...
-kaçak-
sessiz gece... karanlık sokaklar
koşuyorum sessizliği yırtarcasına
bir hadise de patlak verdi
belimdeki revolver, anam derdi hep
şeytan işidir oğul diye
ilk defa değil aslında,
ama ilk defa gibi tir tir titriyorum...
pişmanlık gölgeme yapıştı
yine bırakmıyor yakamı
siren sesleri geliyor kulağıma
saklanacak bir kuytu arıyorum
geceye pusup sabahı bekliyorum
bir başka şehir bu gece
manzarama bakıyorum durduğum yerden
ne deniz var ne de beni aydınlatacak ışık
kör karanlığın dibindeyim sanki
çöktü üzerime çökecek
bir kaç sarhoşun kirli artıkları
parçalanmış bir kaç şişe cam
yakalanma korkusu ensemde
mülteci geldiğim bu memlekette
kaçak oldum, bir cinayetin pençesinde...
-ve infaz-
yakayı eleverdim, buruştu elbisem
zincirlere vuruldu ellerim
hatıralarım geldi gözlerimin önüne
ilk park da top oynayışım
ve sevdiğimi söyleyemediğim son yarim
uzunca bir elbise giyiverdim bembeyaz
tövbeye vakit kalmadı, zaman az...
umut fakirin ekmeğiydi ama
ben hep kaybedenlerdenim, doğumdan başlayarak
yanımda iki gardiyan yürüyorum yağlı ilmiğe
celladımın suratında tatlı bir gülümseme
cana susamış gözleri kirlenmiş yüzümde
hiç konuşmadım sehpaya çıkarken
ne de bir isteğim oldu giderken
ne de korktum ölümden
mülteci gelip kaçak olduğum memlekette
canımı verdim bir infazın neticesinde...
5.0
67% (2)
4.0
33% (1)