9
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1133
Okunma

geçmişi lekeli
yüzü eski
maskeli olsa da
gecesi gündüzü ustalıkla saklıyor
beyaz tülün ardına kadınlığını
akşam doğarken
onuru tüketen eller
kızılında boğuyor alın terinin utancını
çekildikçe karanlık
gölgeleri düşüyor ihanetlerin
O yine
beyaz tülün ardında
...umarsızca
depremlerden bitkin
çiy saatlerin serinliğiyle
yorgun gamzelerde gülüşü diriliyor
her solukta kahpelik
çürümüş dehlizlerinde
tek dişi kalmış siluetin karartısı düşüyor
Aşiyan’da
okka ile divitin valsini kıskanıyor
dalgalara özenen martılar
çekiliyor ayak izleri
çalkalanıyor deniz
ölüm sarıyor
ya da kendini ecel sanıyor mavi
uzun bacaklarının altında
serili bedenler seyirci kalıyor
arzuların yalnızlıkla kol kola sefasına
kim geldiyse kapısına
tenine seren kadın
cinayetlere şahit gecelerin
peçesini takmış
matemde sürmeli gözleri
ak gerdanında dizili tarihin hazinesi
yedi taşlı taç takılı hazan saçlarında
her bir yanında
yorucu sevişmelerin morluğu / sanılır
oysa
her gelen bir parça koparır canından
hüzünlü bakışında
bulutlar kurşunlar toprağı
çiçekleri hep diken açar ellerinde
canı yanar
yine de gülümser
şehveti sürdüğü dudaklarına
yıldızlar düşer
yorucu bir tangonun finalinde
öpüşür akreple yelkovan
ne kadar ateşli olsa da
bastırır arzularını
uğruna kaç can döküldüyse
teslim olduysa kaç devlet
bakir rüyaların erkeği olsa da kabuslar
kanlı bastırılışıdır özgürlüğünün
ne boynundaki tasmanın izini belli eder
ne de ayağındaki prangaların tahrişini
uzun bacakları…
O’na uzaktan bakmak kadar
eteklerinde oynaşmak da güzel
a d ı n a İ s t a n b u l d e d i ğ i m k a d ı n ı m
5.0
100% (3)