26
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
5245
Okunma

Siz miydiniz yüzünüzü güneşe dönünce, sırtınızda özlem gölgesini saklayan!
mavisinden hoşnut deniz, içimde telaşlı bir dalga masum bir seviş
limanlara gelen gemilerin neler taşıdığını bilseniz
benzerliğimiz aşina yüklerdir ah bir görseniz!
kurgusuz bir rüyadan düşse sesiniz uykusuz kalır gece ve gündüz
ne çok benzer ruhumuzdaki izler ve engin deniz…
ya sözleriniz düşse kitap aralarına şiirleriniz dokunur dudaklarıma
ki siz ayracına aldığım düşsünüz gözlerimin yanı başında
açılınca kirpikleriniz…
sabaha az kala güneşe yakalandı gözlerimiz, kamaşıp kirpiklerimiz
sıcak kahve tadında sohbet içinde eğrildi diller
gittiniz yine geliniz,
özlem; okunması zor roman
ne zaman perdelerini çekse gökyüzü üstümü örtmeye gelir elleriniz.
eski zaman karşılaşmasıdır su üstüne yazılan yazı
ne vakit düşünsem bakışlarınızı gülümser Marmara
gemiler geçer düdüğü çığırtkan, başı beyaz sevdalı
martı kanatlarına yüklenir gider içimde ki aşina
özleme çalar durur türlü sazı…
zambak morlarını verince zamana koruk üzüm tatlanınca
geleceksin tozlu yolları terkisine atıp zaman ürerken
bergamotlu çay kokusu düşünce ince bele
biz susam tanelerince döküleceğiz güne
bilseniz bir bilseniz sokaklar yine şen kızlara dönecek
izninizle…
uzun geceler alırdınız yanınıza birde ucu yanık mektuplar
laternada çalan müzikle, dur durak bilmez dansa kalkar sevinç
siz böyle değildiniz eskiden, şimdi ne güzelsiniz!
sus! bir şey söyleme mutlu s/giz...
ertelenen sevdalar ve gezginindir yollar
sabır bileylenmez bir acı ve bil ki;
uykuya dalarsa şehir, sokaklar giderse kendine
siz yine geliniz
özlendiniz...