2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1015
Okunma
Aşkın bâdesini içip, güllere yaslanırken
Hakikatin özüyle, dilleri süslenirken
Bir muradın ateşi, sarmıştı etrafını
Tamamladı içinde, zikrinin tavafını
Çölleri yoldaşıydı, sancılarıysa dostu
Yalınlaşan bedene, giymişti altın postu
Çağladı dilleriyle, vaktine bakmaksızın
Ses veriyordu dili, dilleri yıkmaksızın
Bîçârenin ruhunda, kanatlar çırpıyorken
Zamanlar akrebiyle, yüzüne çarpıyorken
Tutulmuştu çileye, derin inleyişlerle
Seyretmişti âlemi, sessiz dinleyişlerle
Çözüldü bilinmezler, çığlığın ökçesinde
Yaşıyordu muradı, gönlünün nağmesinde
Kordan yüklü gecede, neyler sızıp akarken
Günlerin sancısını, birer birer yıkarken
Biriken hülyalardan, nur doğmuştu geceye
Bir tutam sihir geldi, dilindeki heceye
Kırmıştı öfkesini, içindeki cevherle
Akmıştı yollarına, başkalaşan hislerle
O cevher ki insanı, ışıklara götürür
Işıklardan ruhlara, ödülleri getirir
O cevher ki nur gibi, damlaları yağdırır
Erken solan fidana, güneşleri doğdurur
O cevher ki gizli fanuslarda kalmasın
Aşk tüten yüreklerde, Yunuslar hiç solmasın
Ömrün eteklerine, geniş hülyalar açsın
Yüreklerin cevheri, etrafa nurlar saçsın