29
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1442
Okunma
acıya yenilmeden/cabbarca
geçip toz duman yıkımın arasından
diğer akşamlar gibi, buna da alışacaksın
içinde bağıran korku/aslında
sönen renklerin belirsizliğiyle
geceyle gündüzün kavgasında kalan
zihninin, kötümser yanının oyunu
aşk sandığın kanmak ;
bir tavan arası ıssızlığı
ırakların görünmezliği
ve tadına varılmamış güneşin
ardından bir buz kesiği zemheri !
göz gözü görmez aynı tipiye/kıskıvrak
yakalanmadın mı bundan önce de ?
karanlığa düşen yol aynanda
hayatın yarınlarına kapanmadı mı kapıların ?
el sürülmeyen yalnız
meyvesiz bir ağaç gibi kalmadın mı ?
kumar oynamadın mı daha önce de, sevda üstüne ?
ziyan zebil batmadın mı sonra boğazına kadar ihanete ?
güne çıktığın en son sefer
kurşun gibi ağır vedalar
bükmedi mi belini/yere yıkmadı mı seni ?
sus pus bakışlardan geçerken gözlerin
katmerlenerek birikmedi mi acılar ?
sırça fanustaki cılız aleve
bağlı değil miydi her zerren ?
kendi avazında ısınmadı mı yine için ? Söyle
ürkek bir ceylân sureti gibi dursan da şimdi !
kırılan parçalarını bir araya getirip
korkuyu yendiğinde
son bir çeltik atıp içinde büzülmüşlüğüne
hüzünden nağmeli akşamı çözüp
indireceksin yeniden güne
ve belki son akşam olacak bu
musalla taşına yatıracağın !
Hâdiye Kaptan