2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1480
Okunma

Bir ANKARA düşündüm!
Sonra,
Bir an kara düşündüm!
Yol boyu bitmeyen standart bozkır aşinalığı,
Gittikçe uzayan, umutları da alıp götüren stepler
Manzara bir beden büyük geliyor otobüs camına
Ve bu uçlu - uçsuz genişlik bende fazladan dar duruyor
Sığmayacak gibi duruyor hikayem;
Şu kuru soğukta kısa cümleler kurmalıyım diyorum
İçime işleyen soğuk gibi olmalı pragraf girişlerim...
Yolculukta ikram edilen çaylı su kadar,
Ya da sulu çay kadar
Hiçbirşey mutlu etmemiştir insanı
Belki defalarca izlediğin bir filmi
Ön koltukta oturan "kaya kafalı" birinden
Görebildiğin kadarını izlemek, işte mutluluk bu.
Akılda hiç bitmeyen düşünceler...
Hepsi yarınlara ayrılmış ve adanmış
Dünsel - bugünsel umut stokları
Ve yan koltuktakiyle yapılan cam kenarı sohbetleri;
"Bak şu dağı gördün mü? Aynı hayatım gibi inişli - çıkışlı"
Bir çeşit arayıştır belki,
Gitmiş olduğun şehirde, gelmiş olduğun yerden
Havasına, suyuna, yoluna, dağına varıncaya dek benzerlikler aramak.
Sonu malumdur bu arayışların
Zira hiçbir memleket, memleketin kadar sana memleket değildir.
Kendi yurdunda bir tuhaf gurbetçi duruşu yani!
Önce,
Bir ANKARA düş’ü-nün
Sonra,
Bir an kara’rdığını düşün!
Büyük bir lükstür sanırım,
Bir parça güneş ve bir parça masmavi gökyüzüyle,
Bir hotel odasında, bir Kasım sabahında
ANKARA’ da uyanmak...
Gökyüzü aynı umutlarım gibi, parçalı umutlu...
Memursallaşmış simalar vardı her nereye baksam,
Ve her nereye baksam gözlerim simalaşıyordu her gördüğüne
Herkes aynıydı sanki ve herkes bir o kadar yabancı
Her bindiğim takside ANKARA oyun havaları çalıyordu,
Bunca mutszuluğun içinde sanki onları bir tek bu gülümsetiyordu.
ANKARA’lısın ya; ya memursun ya bakan,
ANKARA’lısın ya; ya yanansın ya yakan...
Önce,
Bir Düş’ün içinde ANKARA,
Sonra,
Bir an beyaz, bir an kara...
Muhammed TAHA
21 KASIM’ 08 / ANKARA