1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1204
Okunma

maria’ya
kanın akar damarlarımda
kollarımda sararak düşleri
bakardın güneş sıcaklığıyla
bir orman yangını
dili yüreğimi yalayan
zaman geçiyor
bitiyor zaman
ne nisan kalıyor ne haziran
ayırmış gözlerini ay
bir sana açıyor bir bana
içinden kuşlar geçiyor
göçmen kuşlar kapısız
sen çoğul bir yangın oluyorsun
nar ağacının dallarında.
hacıların izlediği yol
yalnızlığıyla başbaşa
acısız ve devinimsiz
erden çölünün ortasında
kum fırtınasında kalmıştım
meselci gözlerimde kıskançlığı
tanrının ve gözlerinin
kötülükler ülkesinde
bir sevgilinin evinde gibiyim
chopin gezinip duruyor.
sormayı göze alamıyorum
doğum sancılarını..
elini bakışlarıma koyarken
korsan iskelesinde sevgiyle
onca kalabalıkta bir zavallıyım
rahmaninov’un atları koşuyor
uzaktan uzağa gövdemde
kavrayamıyorum sesleri
tanrı baba’nın elinde.
temiz çamaşırlarım doğuma koşan
töreleri bilmiyorum
viyaklamaya başlamadım henüz
herkese yabancıyım merdivende
düşlerimden utanıyorum
senin gizleride yanan
garip bir sancıyım.